Milli Savaş Hikayeleri – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Tür: | Hikayeler |
Yazar: | Yakup Kadri Karaosmanoğlu |
Yayınlanma Tarihi: | 1947 |
Yayınevi: | İletişim Yayıncılık |
Karakterler
Emine: Garipler köyünün en güzel kızıdır. Güzelliğiyle beraber çok akıllı ve sessiz bir kızdır.
Hacı Arif Efendi: Vatana bağlılığı ve millet sevgisiyle ön plana çıkmaktadır.
Konusu
İstanbul’un işgalinden sonra gazetelerde siyasi yazılar yazma hakkından mahrum bırakılan Yakup Kadri’nin Milli Mücadele’yi yansıtan ve gerçek olaylara dayanan Milli Savaş Hikayeleri, Batı Anadolu insanının tüm yaşadıklarını yaşamış olan yoksulluğu anlatılır. Savaşın acıları ve felaketlerin yol açtığı çaresizlikler konu ediniyor.
Milli Savaş Hikayeleri Özeti
Ses Duyan Kız
Emine, Garipler köyünün en güzel kızıdır. Rumeli savaşında yakını şehit olur. Bu olaydan sonra Emine kendine döner ve kimseyle konuşmaz. Sonra kendi kendine sesler duydu ve çevresindekilere dedi ki, “Duyuyor musunuz? Vatan parçalanıyor, savaşa gidin!!!” diye bağırmaya başlar. Emine’yi kimse ciddiye almaz ve bir gün kendi başına yola çıkar. Bir süre sonra o da şehit olur ve öldüğü yer türbe olur. Sevdiklerini savaşa gönderen genç kızlar, sevdiklerinden haber ve ses bekleyerek Emine’ye yemin ederler.
Dünya Gözü ve Ahret Sesleri
Savaş yıllarında, Salihli’de oturan Hacı Arif Efendi’nin en çok konuşulan sözü “Dünya gözüyle görseydim” sözüdür. Günlerini Türk askerlerini bekleyerek geçirirken, İzmir’e kaçarken trenden inip yağmalamaya gelen mağlup düşman askerleri karşısında şaşkına döner. Yağma ve katliamdan yaralı olarak kaçarken kendini bir tarlaya bırakır. Tanrı bilinçsizce yatıyor! Tanrı! Sesiyle gözlerini açmaya çalışır. Gözlerini açabildiğinde Türk askerlerini görür ve ruhunu teslim eder.
Teslim Teslim
Mağlup edilen düşman her yeri mahvediyor ve insanları öldürüyor. Şevki Efendi ise saklandığı yerden izlediği bu toplu katliam karşısında “Teslim ol, teslim ol” diye bağıran küçük kızın ölümüne dayanamaz. Bu anı ömrü boyunca unutmayacaktır.
Issız Köy ve Dilsiz Kız
Yakın zamana kadar yerleşim olan Alaşehir beldesi yolu üzerindeki köy artık ıssız. Köyde görülen tek kızı yanlarına almaya çalışanlar, çocuğun ürkek ve sessiz hali karşısında şaşırırlar ve kaçmasına engel olamazlar. Küçük kızın neler yaşadığını herkes bilir.
Küçük Neron
Azınlıklarla birlikte Manisa’yı yağmalayan düşman askerleri nedeniyle Müslüman halk evlerine kapanır. Türk askerleri şehre yaklaşırken düşman askerlerinin komutanı Flipos son katliam emrini verir. Her yeri ateşe veren Flipos, onun vahşetini binanın balkonundan seyrederek şoförüne kaçması için seslenir; “Araba hazır mı?” Ancak hiçbir yanıt alamaz.
Bir Meczup
Hamdi, Aydın ilinin bir kasabasında bir hamam harabesinde yaşayan bir evliyadır. Kendisine sorulanların başına gelenleri hisseder, soranlara cevap verir. Yemeğini getiren kadının oğlunun ölümünü hisseden kadın, Hamdi’nin yüzünden gerçeği anlar. Bu olaydan sonra Hamdi bir tuhaf olur ve ortadan kaybolur. Yazar, Hamdi’nin İzmir’in işgali sırasında neler hissettiğini çok iyi anlar.
Hem Katil Hem Müttehim
Romanın kahramanı ve Hüseyin Bey, İzmir’e giden tren yolculuğunda sarhoş ve mutludur. Arabadaki Rum’un Türk Milletine yönelik hakaret dolu sözlerine dayanamayan Hüseyin Bey, adamın üzerine atlar ve karışıklık içinde Rum, Hüseyin Bey’i öldürür ve suçu diğerinin üzerine atar. İddiaya göre bu olay iki sarhoş şakalaşırken meydana gelir.
Güvercin Avı
Kuşbaz Hüseyin Bey güvercinlerini çok sever. İşgalde düşman askerleri çiftliğe baskın düzenleyerek güvercinleri öldürmeye başlar. Çetenin başı, bir zamanlar onun için çalışan hizmetçisi İspiro’dur. Hüseyin Bey bu vahşi av karşısında ağlamaya başlar. Güvercinlerini okşarken lekesiz beyaz sakalı kana bulandı. Çenesinde Türk Bayrağı’nın bir parçası vardır.
Utanç
Kadın, kızıyla birlikte eşi Nalbant Ahmet’i aramak için Ödemiş’ten İstanbul’a geldi. Öğrendiklerine göre kaldığı ev düşman askerleri tarafından basılmış ve Ahmet kahramanca savaşmıştır. Ancak çok sayıda düşman askerine direnemedi. Bu olay onun namusuna ve erkekliğine dokunmuş, eşinden utandığı için kendinden geçmiştir.
Hasretten Hasrete
Namık, esaret yıllarında İstanbul’a hasret kalarak ölüm düşüncesinden kurtulmayı başarmıştır. Döndüğünde hayal kırıklığına uğrar. Savaştan sonra insanlar çok değişti. Ayrıca ülkenin bağımsızlığı için tekrar savaşa gitmeye karar verir. Hayal kırıklığı yerini neşeye bırakır.
Hüseyin Çavuş
Yazar ve arkadaşı Anadolu’da bir handa kalırken hancı Hüseyin Çavuş ile tanışırlar. Hancı, Ankara’daki düşman hakkında duyduklarını onlardan öğrenmek ister.
Muhacir Kerim Ağa
Kerim Ağa’nın ailesi savaş çıkınca dağılır. Topladıkları kadarıyla Manisa’ya yerleşirler. İki oğlu şehit oldu. Bu sırada düşmanlar İzmir’i işgal etti. Kerim Ağa’nın son göçü Bursa’dan Orta Anadolu’nun ücra bir köyüne olur.
Katmerli Bir Hıyanet
Nuri Efendi, savaş başladığında güzel bir Rum kadının evinde yaşıyordu. Kadının tüm ihtiyaçlarını karşılar ve zamanla sevgili olurlar. İkisi de aralarındaki ırkçı nefreti unutmuş görünüyor. Rum kadın Despino, Nuri Efendi’nin güvenini her geçen gün kazanıyor. İşgalden sonra Nuri Efendi’den ayrılır.
Düşmana İltihak
Düşman Ziver Bey’in çiftliğini işgal etmiştir ve o orada kalmaktadır. Ziver Bey ise burada bir baskın düzenlemek ister, ancak bu baskında şehit olur.
Ceviz
Anadolu’da terk edilmiş bir köyde sakat bir kadın, yaşlı bir adam ve bir kız birlikte yaşamaktadır. Kadın köye gelenlere nasıl bu hale getirildiğini anlatır. Tüm zorluklara rağmen küçük çocuğun cevizleri bulması ve misafirlere ikram etmesi çok dokunaklıdır.
On Dört yaşında Bir Adam
Yazar, on dört yaşında bir erkek yolcuyu arabasına bindirirken, çocuğun babasının bir kampanyaya gittiğini ancak kimliğinin kendisine ulaştığını, ailesinin tüm yükünün oğlanın omuzlarında olduğunu ve kız arkadaşının oğlunun yanında olduğunu öğrenir. Nişanlısı düşman tarafından öldürülmüştür. On dört yaşındaki erkek çocuk, bu acı deneyimlerle çocukluktan çoktan çıkmıştır.
Köyünü Kaybeden Kadın
Düşman baskınından sonra köyünü terk edip kaçan kadın ortadan kaybolur ve köyüne dönmek ister. Ancak Ortaklar köyünün halen işgal altında olduğunu öğrenmiştir. Kadın çaresiz bir şekilde ağlar.
Bir Şehit Mezadı
Savaşta şehit olanların eşyalarının müzayedede satılması ve toplanan paraların yakınlarına gönderilmesi adettendir. Objeler ise ülkenin şehit evlatlarının resmini görenlerin gözünde canlandırıyor.
Garip Bir Benzeyiş
Amerikalılarla birlikte Gecik köyünü ziyaret edeceğiz. Yolda karşılaştığı köylü kadın, yazarın yoldaşını oğluna benzetiyor ve gitmek istemiyor. Bu hüzünlü benzerlik ayrılıkla son bulur.
Karışık Hikayeler
Bir Hastahane Koğuşunda Cephenin seyyar hastanelerinden birisindeki yaralılar anlatılmaktadır.
Bir Beyoğlu Dönüşü
Necati ateşkesten sonra ilk kez Beyoğlu’na gider. Her şey değişti ve yabancılaştı. Eski arkadaşı Mantar Avni de bu değişime ayak uydurmuştur.
Gizli Posta I
Müşkilpesent bir kız, arkadaşına yazdığı mektupta harbe giden erkeklerle şimdiki İstanbul erkekleri arasındaki farkı anlatır.
Gizli Posta II
Genç adam İstanbul’daki dostlarından birine yazdığı mektupta Anadolu’da yaşadığı hayatın İstanbul’dakine göre daha gerçek olduğu anlatılır.
Gizli Posta III
Genç kıza yazdığı mektupta İstanbul’daki değişimi anlatır ve cephedeki savaşın bittiğini ancak yeni siperlerin onu beklediğini söyler. Bu siperler evler, aileler. Bu son savunma hattı ile yozlaşmaya ve yabancılaşmaya karşı utanmadan savaş açacaklardır.
Bir Yurt Yergisi
Namık Cemil, Avrupa’daki vatan özleminin ardından İstanbul’a geldi. Ancak içinde bir özlem vardı. İnsanlar onu rahatsız ediyor. Namık bilmediği ülkelere gitmek için çare arar.
Talih
Mehmet Necip talihsiz bir insandır. Hayatı talihsizliklerle doludur. Ancak sabırlı, dirençli ve çalışkandır. Hikâye, bu talihsizliğin mutlu bir evliliği nasıl engellediğini anlatıyor.
Bir Kör Göz ve Bir Kör Gönül
Kasabanın gözleri çok güzel ve aynı zamanda popo olan Zeliha, âşık olduğu Şerif’ten bir cevap alamaz. Onun iyiliği için çok şey riske etmesine rağmen, Şerif onu görmezden gelir.
Sikkenin Tersi
Faika ve Necip Bey bir yıldır evliler. Birlikte zengin aile dostları Naciye’nin davetine giderler. Faika, Naciye’yi kıskanır ve kendi hayatından memnun değildir. Karısının onu çok sevdiğini bile unutuyor. Eve döndüklerinde Faika bunları düşünürken bir yandan da Naciye üzülür. Evlerinde davet olmasına rağmen kocası gelmedi. Sefil hissediyor. Gece yatarken iki kadın da birbirlerinin ne kadar mutlu olduğunu düşünürler.
Milli Savaş Hikayeleri – Kitap Açıklaması
İstanbul’un işgalinden sonra gazetelerde siyasi yazı yazma hakkından yoksun kalan Yakup Kadri’nin Milli Mücadele’yi yansıtan ve gerçek olaylara dayanan Milli Savaş Hikayelerin’de, savaşın tüm acılarını yaşamış Batı Anadolu insanı yoksulluğu, uğradığı felaketlerin yaratmış olduğu umutsuzluklar dile getirilir. Karaosmanoğlu, bu hikâyeleri de bir yandan acımasız savaş çarkı içinde ezilen insanların ruh halini tasvir ederken, diğer yandan da yanı topraklarda ilerde gelişecek mutlu değişimlerinde haberciliğini yapar.
Özet biraz kısa olmuş ama iyi