Doğmamış Çocuğa Mektup – Oriana Fallaci
Tür: | Roman |
Yazar: | Oriana Fallaci |
Yayınlanma Tarihi: | 1975 |
Yayınevi: | Can Yayınları |
Konusu
Kitap, bir kadının vücudunda filizlenen o küçücük canla karnında taşıdığı sürece sürdürdüğü bir monologdur.
Doğmamış Çocuğa Mektup Özeti
Oriana Fallaci tarafından yazılan ‘Doğmamış Çocuğa Mektup’; annelik ve bir çocuğu dünyaya getirme üzerine yazılmış bir kitap. Planlamadığı hamileliğini öğrendiği andan itbaren yaşadığı kararsızlığı, iç dünyasında yaşadığı korkuları, toplumun bu duruma bakış açısını değerlendirerek çocuğuyla mektup yoluyla konuşan bir anne adayı ve öğrendiği andan itibaren ben yokum başının çaresine bak diyen bir baba adayı var karşımızda. Başkarakterimizin yaşadığı ikilemleri ve hamileliği boyunca ki ruh halini mektuplara dökmesi ve hayatından esinlenerek anlattığı masaları okudukça etkilenmemek mümkün değil.
Kahramanımız önceleri çocuğunu açmamış bir çiçeğe, dördüncü haftasında kanatları belirginleşen bir balığa, altınca haftasında yavaş yavaş belirginleşmeye başladığını belirtiyor. Kendi anne ve babasına çocuğunu haber veriyor ve karsı çıkacaklarını düşünse de doğurması gerektiğini onlardan duyunca çok mutlu oluyor. Sekiz haftalık olunca ultrasondan çıkan fotoğraflarını kesiyor ve onları hayran hayran seyrediyor. Daha doğmamış olan çocuğuyla diyaloglarında dünya üzerinde olan savaşlardan, bu savaşlar sırasında insanların aç kalmasından, aç kalmamak için insanların hırsızlık yapmak zorunda kaldıklarını ve bu yüzden Hitler ordusu tarafından öldürülmelerini, kendisinin de para kazanmak için askerlerin kirli donlarını yıkamak zorunda kaldığını anlatıyor. Ve en önemlisi terk edildiği için, aşkının gerçek sevdiği olmadığını belirtiyor.
Zaman içinde rahimde altıncı ayini dolduran bebek; annesinin kendisine dikkat etmemesi, isi için uzun uçak yolculukları, bozuk yollarda yapılan kara yolculuklarından ve çeşitli nedenlerden dolayı bebek daha dogmadan ölüyor. Son bölümünde ise anne ve babasının, çocuğunun babasının, kendi arkadaşının, doktorunun ve patronunun yargılamaları sonucunda annenin kendisini suçlu olduğu kanısına varmasını anlatıyor. Annenin, rahminde ölü olarak bulunan bebeğinden ayrılamaması ve ayrılmadığı zaman kendisinin de hayatını kaybedeceğini vurgulanıyor.
Annenin bebekle olan son konuşmasında ise bebeğin anneye verdiği cevap şu oluyor: ‘Bana dünyadaki hayatla ilgili güzel olan bir şey anlatmadın ki. Hep savaşlardan, ihanetlerden, çirkinliklerden bahsettin. Böyle bir dünyaya gelmenin ne anlamı var ki?’ Dünyaya gelmek istemediği bebek rahimde yaşamını yetirirken annesi de ondan ayrılamadığı için hayatını kaybediyor.
Görüldüğü üzere kadının endişelerini, korkularını, yalnızlığını ve çaresizliğini başarılı ve etkileyici bir şekilde bizlere anlatan yazarımız ilişkiler konusunda da kadınların erkeklere göre ikinci planda kaldıklarını iğneleyici bir üslupla bu eserinde eleştiriyor.
Kadınların daha fazla etkilenebileceği, erkeklerin okuduklarında empati yapabileceği bu eseri Pınar Kür’ün başarılı çevirisiyle okumanız tavsiyemdir.
Kısa Bilgiler
- Kitap dünya çapında dört milyon kopya sattı.
- İlk yayınlandığı 1975 yılından bu yana sayısız dile çevrilen bu çarpıcı kitap, Oriana Fallaci’nin ustaca ve şiirsel anlatımıyla haklı bir başarıya imza atıyor; unutulmazlar arasında yerini alıyor.
Doğmamış Çocuğa Mektup – Kitap Açıklaması
“Senden korkuyorum. Seni hiç yokluktan zorla çekip alan, gövdeme ekleyen rastlantıdan. Seni çok beklediysem de karşılamaya asla hazır olmadım. Ama kendi kendime hep o kötü soruyu sordum: Ya doğmak hoşuna gitmezse? Ya günün birinde haykırıp suçlarsan beni: “Sana kim dedi beni dünyaya getir diye? Neden dünyaya getirdin beni, neden?” İtalyan yazar Oriana Fallaci böyle diyor derin izler bırakan kitabı “Doğmamış Bir Çocuğa Mektup”un başlarında. Erkeğinden ayrılmış bir kadının, gebe olduğunu anladığı andan başlayarak hissettiklerini, iç dünyasında kopan fırtınaları, yaşadığı korkuları, coşkusunu ve erincini başka hiçbir kitap bu kadar başarıyla yansıtamadı, okuru bu denli etkileyemedi. Bir kadının bedeninde filizlenen o küçücük canlıyla, onu karnında taşıdığı sürece yürüttüğü bir monolog bu kitap. İlk yayınlandığı 1975 yılından bu yana sayısız dile çevrilen bu çarpıcı kitap, Oriana Fallaci’nin ustalıklı ve şiirsel anlatımıyla haklı bir başarıya ulaşıyor; unutulmazlar arasında yerini alıyor.
(Tanıtım Bülteninden)