Galata’nın Tembel Martısı – Behiç Ak
Karakterler
Hülya: Hayvansever, merhametli ve çözüm odaklı bir çocuk. Ebabil kuşlarını kurtarmak ve martıyı özgürlüğüne kavuşturmak için azimle mücadele eder.
Emre: Hülya’nın abisi. Teknolojiye meraklı, icatlar yapan zeki bir çocuk. Tembel martının uçmasını sağlamak için mekanik bir araç geliştirir.
Rafet Bey: Fizik öğretmeni, Hülya ve Emre’nin babası. Kendi yöntemleriyle çevresel sorunları çözmeye çalışır ancak bürokratik engellerle karşılaşır.
Sevgi Hanım: Veteriner olan anne. Çocuklarının hayvanlara olan ilgisini destekler ve onlara yardımcı olur.
Oktay Bey: Eski bir çiçekçi, Galata Kulesi civarında yaşayan bir adam. Küçük bir martıyı beslediği için diğer martılar tarafından dışlanmış ve kendini saklamak zorunda kalmıştır.
Mimar: Galata Kulesi restorasyonunda çalışan, başlangıçta hayvanların yaşamını önemsemeyen ama daha sonra yaptığı hatayı fark eden kişi.
Tembel Martı: Oktay Bey tarafından beslenen, uçmayı unutmuş bir martı. Emre’nin icadı sayesinde tekrar uçmayı öğrenir ve diğer martılar arasına katılır.
Konusu
Galata’nın Tembel Martısı, çevre bilinci, hayvan sevgisi ve teknolojinin doğru kullanımı üzerine kurulu bir çocuk romanıdır. İki kardeş, Hülya ve Emre, Galata Kulesi’ndeki ebabil kuşlarının hayatını kurtarmak için büyük bir mücadeleye girişirler. Aynı zamanda, uçmayı unutmuş bir martının tekrar doğaya dönmesini sağlamak için yaratıcı çözümler üretirler. Hikâye, doğa ve teknoloji arasındaki dengeyi korumanın önemini vurgularken, çocukların dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduğunu gösterir.
Galata’nın Tembel Martısı Özeti
Fizik öğretmeni Rafet Bey, ailesine Galata Kulesi’nin restorasyon sürecinde güvenlik amaçlı bir tül gerileceğini söyler. Ancak bu tül, kulede yuva yapan ebabil kuşlarının yavrularını beslemelerini engelleyecektir. Hayvanları çok seven Hülya, bu durumu engellemek için harekete geçer.
Hülya ve ailesi, yetkililerle görüşerek tülün kaldırılmasını sağlamaya çalışır. Ancak mimar, durumu ciddiye almaz ve belediyeye yapılan başvurular da sonuçsuz kalır. Hülya’nın abisi Emre, internet üzerinden binlerce kişiye ulaşarak destek arar, fakat yine bir çözüm bulunamaz.
Ertesi gün, ilk yavru ebabil kuşu açlıktan ölerek yere düşer. Hülya, olayı mimara göstermek için ölü kuşu avucuna koyar. Mimar, büyük bir hata yaptığını anlar ve tülün kaldırılması için harekete geçer. Ancak yetkililer, mimarın itirazlarını da ciddiye almaz. Hülya, bu kez güvercinlerini kullanarak ölü kuşu belediyedeki bir yetkiliye ulaştırır. Yetkili durumu anlayınca tül kaldırılır ve yavru ebabil kuşları kurtarılır.
Hülya, bu olaydan sonra çiçekçi Oktay Bey’in ortadan kaybolduğunu fark eder. Yerine, onu çok iyi tanıyan garip bir adam gelmiştir. Hülya, sonunda bu adamın aslında kılık değiştiren Oktay Bey olduğunu anlar. Oktay Bey, küçük bir martıyı beslediği için diğer martılar tarafından dışlanmış ve sürekli saldırıya uğramaktadır. Kendini korumak için kılık değiştirmek zorunda kalmıştır.
Hülya, Oktay Bey’i martıların saldırısından kurtarmak için bir çözüm düşünür. Tembel martının uçmayı öğrenmesi ve diğer martılar arasına karışması gerektiğini fark eder. Bu fikrini Emre’ye anlatır. Emre, bir uçak benzeri cihaz tasarlayarak martıyı yavaş yavaş uçurmaya başlar. Her gün biraz daha yukarıdan bırakarak martının tekrar uçmasını sağlar. Sonunda martı diğer martılar arasına katılır ve Oktay Bey üzerindeki tehdit ortadan kalkar.
Hikâye, doğayı koruma bilincinin ve teknoloji ile hayvan sevgisinin nasıl bir araya gelebileceğini anlatırken, küçük bir çocuğun azmiyle büyük değişimler yaratabileceğini gösterir.
Galata’nın Tembel Martısı – Kitap Açıklaması
Her yaştan okurun belleğinde silinmez bir yer edinen sanatçı Behiç Ak, “Gülümseten Öyküler”inin yedincisinde, kentlerde insanların öteki canlılarla bir arada yaşayabilmeleri, onların yaşam hakkına saygı göstermeleri üzerine düşündürüyor. İstanbul’un tarihsel simgelerinden Galata Kulesi’ni merkez alan öykü, mahalle kültürünü yansıtırken, sosyal sorumluluğun küçük bir toplulukta nasıl filizlendiğini de anlatıyor. İletişimi kolaylaştıran teknolojik olanakların, bir yandan insanı nasıl yabancılaştırdığına, bilgi kirliliğine yol açtığına ve sosyal paylaşım ağlarının “sanallığına” da değinen öykü, eşsiz bir kent masalı.
Ağabeyi Emre’nin tersine, Hülya’nın internetle de teknolojiyle de işi yoktu. Hayvanların dilinden anlar, mesajlarını bile güvercinlerle iletirdi o. Komşu oldukları Galata Kulesi’nde onarım başlayacağını, kulenin çepeçevre bir inşaat perdesiyle kapatılacağını öğrenince, çok endişelendi. Çünkü, kulenin taşları arasında ebabil yuvaları vardı. Ebabil yavrularını kurtarmak için el ele veren iki kardeş, belediyeye dertlerini anlatabilmek için çeşitli yöntemler düşündüler. Peki ya mahallenin martısı Murteza, yavruları kurtarmak için yerinden kıpırdayacak mıydı acaba?..
Harika bir kitap