Leylan – Selahattin Demirtaş
Tür: | Roman |
Yazar: | Selahattin Demirtaş |
Yayınlanma Tarihi: | 2020 |
Yayınevi: | Dipnot Yayınları |
Karakterler
İlk Hikayenin Karakterleri:
Kudret: Leylan’a olan platonik aşkını, yıllarca sürdürür. Ana dili Kürtçe olan kahramanımız okulda yaşadığı olumsuzluklardan bahsederken bile esprili dilinden vaz geçmez. Arkadaşlarıyla bitlikte açtıkları oto tamirhanesinde çalışmaktadır.
Kemalettin: Kudretle uzun yıllar olan arkadaşlığı şartlar ne olursa olsun devam eder. Birlikte oto tamirhanesi açarlar.
Süphan: Kudret çocukluk günlerinden itibaren ayrılmadığı diğer arkadaşıdır. İlerleyen zamanlarda iş arkadaşlığına da vesile olur.
Leylan(Serap): Kudretin ilkokul sıralarında başlayıp otuzlu yaşlarına kadar süren platonik aşkıdır. Bu duyguyu temsil eden beyaz mendili Kudret’e vererek, niyetini belli eder.
İkinci Hikâyenin Karakterleri:
Bedirhan: Nusaybin’den üniversiteyi okumak için gelmiş, Tarih bölümünü bitirip, doçentliğe kadar yükselmiştir. Sema ile evliliklerinden Deniz ve Mazlum adında iki çocukları vardır. Geçirdiği ameliyat sonrası bitkisel hayata girer. Hayatı boyunca eşitlik ve adalet için çaba veren, verdiği bu mücadelen asla dönmeyen devrimci bir adamdır.
Sema: Beyin cerrahı olan genç kadın, eşini ilk günden son anına kadar yalnız bırakmayıp destekler. Mücadeleci bir kadındır.
Celal: Bedirhan’ın üniversite yıllarından beri yakın arkadaşıdır. Celal, Üniversite yıllarında birlikte olduğu Linda’nın bebek beklediğini bilmesine rağmen genç kadını terk eder. Hayat içinde yaptığı hatalar, mesleği psikolog olan adamın yakasını hiç bırakmaz. Mutlu Açıkgöz’ün babasıdır.
Linda: Zürih’te bir hastanede araştırma görevlisidir. Sema ve Bedirhan’a tedavi sırasında yardımcı olduğu gibi geçmişin aydınlanmasında da katkısı vardır. Mutlu Açıkgöz’ün annesidir.
Mutlu Açıkgöz: Annesinin onu doğduğu gün yuvaya verdikten sonrasından yirmi beş yaşına kadar olan tüm ihtiyaçlarını Bedirhan karşılar. Gözleri doğuştan görmemesine rağmen avukat olur.
Zeliha: Yaşadığı tecavüzden sonra Mardin’den evden kaçıp, İstanbul’a geldiğinde, kadın sığınma evinin yardımıyla Sema ve Bedirhan’ın yanında çocuklarına bakmaya başlar. Genç kadın yaşadığı travmayı evinde çalıştığı insanların desteğiyle atlatır.
Konusu
Leylan Kürtçe ’de Serap anlamına geliyor. Roman, Diyarbakır’dan başlayıp, İstanbul’a oradan da Zürih’e uzanan ve Nusaybin’de sonlanan iki ayrı hikâyeyi barındırıyor. Birinci öyküde platonik bir aşkın kişiye yaşattığı bitter tat anlatılırken, ikinci hikâye bu defa daha uzun uzadıya büyüyerek ve romanlaşarak karşımıza çıkıyor. Her bir karakterin yaşam öyküsü ayrı bir roman konusu olacak kadar derin ve büyük. Romanda kadına şiddet de sıra dışı perspektiflerden ele alınırken aynı zamanda insan hayatındaki direnişi ve yaşamın her alanında verilen mücadeleyi de görmek mümkün. Gerçek ve doğru kavramlarının birbirine paralel olması gerekirken, kişiye, yere ve hatta bakış açısına göre de değişebileceğini, insanlara dikte edilen doğruların, gerçekle örtüşüp örtüşmediği sorgulananlar arasında. Toplum, sınıflara ayrılarak sözde özelleşme ve farklılaşma kelimeleri toplumsal insan dokusundaki tek tipleşmeyi sanki derme çatma bir şekilde kapatmaya çalışıyor, doğruların ve hakların belirli bir kesim tarafından belirlendiği bu dünyada sermayenin sınırsız gücü bilimi desteklerken, bilim yaptığı icatlarla dönüp dolaşıp yine sermayenin hizmetine sunuluyor. Kapitalist sistemde her yeni bilimsel hamle insan hayatını kolaylaştırırken insanlığın binlerce yılda oluşturduğu değerlerinden uzaklaştırıyor. Sistemli şekilde yapılan AR-GE çalışmalarının önemli kısmı yine kapitalist devletlerce finanse ediliyor. Yine romanda sıkça adı geçen Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sında bu gerçekler ütopik bir bakış açısıyla sunulurken, bu ütopyanın her geçen gün gerçekleşmeye ne kadar yakın olduğu, sözü edilen kitapta insanlara verilen Soma-“Öfori hapları”- tabletleriyle, bu hapların günümüzdeki eşlerinin materyalleri farklılık gösterse de hedeflenilen sonuçlar korkutucu derecede benzer. Özgürlüklere müdahale, toplumun en küçük yapısı, aile içinde başlayıp dalga dalga büyüyerek bütün toplumu etkisi altına alan yasaklarla kısıtlanıyor. Farkında olmadan hayatlara sokulan yalanlar, hırslar, hevesler bazen gerçeklerin görülmesine engel oluyor fakat gerçek olan tek hakikat, duygu ve yaşamın ta kendisidir.
Leylan Özeti
Kudret, Leylan’ı -”Diğer ismi ile Serap”- ilk defa sokakta görür ve âşık olur. O yıllarda ikisi de ilkokul çağındadır. Aradan yıllar geçer ve bu platonik aşk bir kelime bile kullanmadan, sadece gözlerin asla söylenmemiş sözleriyle ve arada Leylan’ın verdiği mendillerle uzun yıllar sürer. Lise bitip de genç kızın talipleri çıkmaya başladığında Kudret ve arkadaşları, Kemalettin ve Sühan’ın da yardımlarıyla sevdiği kızın taliplerini kaçırmayı başarırlar. Aradan uzun yıllar geçer, Kudret ve Leylan otuz yaşlarına gelmişler ve her ikisi de evlenmemişlerdir. Kudret arkadaşlarıyla birlikte oto tamirhanesi ile ilgilenirken diğer yandan onu okuma merakı sarar. Tam bu günlerde eski lise arkadaşı sohbet esnasında yeni bir roman yazdığını, taslağı Kudretin incelemesini ister. Bu romanın ismi Hayat Hep Yarımdır.
Hayat Hep Yarımdır
Sema ve Bedirhan 25 yıl önce üniversitenin ilk yıllarında tanışıp beraber kalabilmeyi başarabilmiş bir çifttir. Sema Tarsus’tan Bedirhan ise Nusaybin’den İstanbul’a okumak için gelmişlerdir. Okul bitikten sonra Sema uzmanlığını beyin cerrahisinde yapmış, Bedirhan ise tarih bölümünü bitirmiş ve aynı üniversitenin akademisyen kadrosunda doçentliğe kadar yükselmiştir. Bu arada çiftin Deniz ve Mazlum adında iki de çocukları olur. Bedirhan’ın muhalif kimliğinden dolayı profesörlük hakkı teslim edilmediği gibi o günlerde ülke gündeminde yaşanan hareketli günlere sessiz kalamayıp diğer akademisyenlerle birlikte ortak bildiri yayınlamasıyla işinden olur. O güne kadar okul yıllarından beri hiç ayrılmayan arkadaşı Celal kendisinden hiç beklenmeyecek bir şey yapar ve imzasını geri çeker. Profesörlük yolu açılan Celal ve Bedirhan bu şekilde yollarını ayırır; Ta ki Bedirhan’ın beyninde tehlikeli bir ur çıkana kadar. Celal ihtisasını psikoloji üzerine yapmıştır ve Bedirhan Sema’yı kendisinin hastalığına alıştırması için eski arkadaşından yardım ister. Ne var ki kahramanımız ameliyat olacağı gün büyük bir trafik kazası geçirir. Araç içinde sıkışan Bedirhan’ın son duyduğu söz kızı Denizin kaza sırasında öldüğüdür. Apar topar ameliyata alınan genç adam hayati tehlikeyi atlatsa da uyanamaz. Kızının öldüğünü zannettiği kazada deniz hafif sıyrıklarla kurtulmuştur. Ameliyat öncesi önemli bir konuyu konuşmak üzere arkadaşı Celal ve sendika avukatı Mutlu’yu hastaneye çağırmış olsa da yaşananlar buna izin vermez.
Ameliyatın üzerinden iki ay gibi uzun zaman geçmiş, ancak Sema’nın bütün çabalarına rağmen Bedirhan uyanamamıştır. Sema, Zürih üniversitesinde henüz deney aşamasında olan, hasta ve sağlıklı beyini birbirine bağlayarak iletişimi seanslarla kurmayı vaat eden bir tedaviye başvurur, hastayı komadan çıkarmak için yapılan çalışmalar Bedirhan için umut niteliğindedir. Sema’nın tedavi talebi kabul edilir, vakit kaybetmeden İsviçre’de ki hastaneye yerleşirler. Zürih’te hemen tedaviye başlanır. Araştırma ekibinden Linda, Sema’yı okul yıllarından tanıyor, başvurusunu görünce de onların Zürih’e gelişini hızlandırarak Sema’ya yardımcı olmuştur. İki arkadaşın sohbetleri sırasında, Linda ile Celal’in eskiden bir ilişkileri olduğunu ve bu birliktelikten bebek dünyaya getirdiğini anlatır. Linda olayı sadece Bedirhan’la paylaşmıştır. Kahramanımız, kör olarak doğan bebeğe Mutlu Açıkgöz adını koymuş, doğumundan bu gününe kadar ilgilenmiş, onun okuyup avukat olması için elinden geleni yapmıştır. Bedirhan’ın tedavisi için bu bilgiler önemlidir.
Tedavi süreci başlamış, fakat Bedirhan’ın durumunda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Seans sırasında Bedirhan’ın zihniyle temas sağlanır ve Sema Bedirhan’a, onu üzen ve çözmek istediği sorunların çözüldüğünü eşine anlatmanın bir yolunu bulur. Kızları Deniz’in ölmediğini, Celal’in üniversitedeki görevinden ayrıldığını, Celal’in bir kızının olduğunu öğrendiğini ve onu mutsuz eden birçok şeyin çözüme kavuştuğunu seanslar sırasında eşine aktarır. Tedavi sürecinde çiftin zihinlerinin sohbetleri, iki hayat arkadaşının paylaşımları, ölüme giden birinin, direnişinin ve güçlü duruşunu yansıtmaktadır. Sema ve araştırma ekininin tüm çabaları sonuçsuz kalır ve Bedirhan girdiği komadan çıkamaz. Kahramanımız hayatı boyunca adalet için mücadele vermiş, haksızlıklara göz yummamıştır. Doğduğu yer, Nusaybin’de toprağa verilirken bile ölü bedeni barışı sağlamayı başarmıştır.
Leylan – Kitap Açıklaması
“Bu hayatta her şeyiyle güvenebildiğiniz en az bir kişi olmalı. Yoksa kendinizi hep yalnız hissedersiniz. İnsanların çoğu yalnızdır o yüzden, yapayalnız. Yaşananlar kelepir bir hayatın ikinci el versiyonu gibidir. Yaptığınız hiçbir şey size ait değildir, benliğinize, özünüze. Hayatınız, tümüyle güvensiz bir ortamın mecburen size yaptırdıklarından ibarettir.
“Saf çocukluk halinizden geriye yüzünüzde ‘memur gülüşü’, dudaklarınızda ‘gammaz öpüşü’ kalır. Öptüğünüz yer kirlenir, güldüğünüz zaman herkes incinir. Elinizde etrafı yeşil dantelli beyaz bir mendil de yoksa temizleyemezsiniz hiçbir yerinizi.
“Ben Serap’ı böyle sevdim, en saf halimle, uzaktan.”
Yaşadığımız bu nefes aldırmayan, “tuhaf” dönemin Diyarbakır’da başlayıp İstanbul’a, oradan Zürih’e uzanan ve Nusaybin’de sonlanan hikâyesi… Muktedirlerin kirli sırıtışlarına inat, hülyasının, serabının üzerine titreyen, acısını içinde koyultsa da yalan ve şiddet üzerine kurulu “zulüm makinesini” sabırla, mizahla, yoldaşça dayanışmayla, zekâyla maskara eden insanlar: Kudret, Bedirhan, Sema, Mutlu, Zeliha ve sonrasında Celal. Hayatı “büyük insanlık”a zehretmeye yeminli o “makinenin” katı/soğuk gerçekliğine bir an olsun gevşemeyen bir varoluş mücadelesiyle, bilgece bir meydan okuyuşla göğüs geren karakterler…
(Tanıtım Bülteninden)