Cadı – Hüseyin Rahmi Gürpınar
Tür: | Roman |
Yazar: | Hüseyin Rahmi Gürpınar |
Yayınlanma Tarihi: | 1912 |
Yayınevi: | Özgür Yayınları |
Karakterler
Naşit Nefi Efendi: Kalem müdürü olarak hali vakti yerinde bir İstanbul beyefendisi.
Binnaz Hanım: Naşit Nefi Efendinin eceliyle ölen ilk eşidir.
Şükriye Hanım: Bir kaza sonucu yalının bahçesinde ölen Naşit Nefi Efendi’nin ikinci eşinden sonraki eşidir.
İrfan Kadın: Yalının emektar hizmetçisi.
Gülendam: Çocukların bakıcısı.
Nesip İle Ragibe: Naşit Efendi’nin ilk eşinden çocukları.
Fikriye Hanım: Naşit Efendini dördüncü eş adayı.
Emine Hanım: Eşi öldükten sonra evine gelen dayısının eşi.
Aramdi Hanım: Yan yalının sahibi.
Kadir Bey: Aramdil Hanım’ın büyük oğlu.
Konusu
Binnaz Hanım, ölümünden sonra dirildi ve ölümünden hemen sonra evlenen kocası Naşit Nefi Efendi’nin hayatını zehirledi. Hüseyin Rahmi’nin metafizik bir dedektif olarak başlayıp sonunda olayı akılcı bir çözüme bağlayan Cadı romanında evlilik kurumunun yanı sıra metafizik dünya görüşü de eleştiriliyor.
Cadı Özeti
Fikriye Hanım, kocası öldükten sonra küçük kızıyla birlikte amcasının evine taşındı. Bu durumdan pek de memnun olmayan Emine Hanım, toprağı daha kurumadan kocasını başka biriyle evlendirmek için planlar yapmaya başlar. Bunun için çöpçatan kadınlara büyük meblağlar adadı. Bir gün Fikriye için iyi bir servet bulunur. Görünüşte varlıklı ve varlıklı olan Naşit Nefi Efendi’nin iki çocuğundan sonra başka bir sorun kalmamıştır. Ancak Fikriye’nin küçük bir kızı olduğu için bu sorun o kadar önemli değildi. Aslında daha büyük sorunlar ve pürüzler vardı. Naşit Efendi’nin ilk eşi Binnaz’ın vefatından sonra ruhlar âleminden köşkü ziyaret etmeye başladığı rivayet edilir. Bunun için çok güçlü kanıtlar vardı. Naşit Efendi’nin ikinci eşinin köşkün bahçesinde esrarengiz ölümü ve üçüncü eşinin evi terk etmesi cadı dedikodularını güçlendirir. Bu söylentilere rağmen Emine Hanım, Fikriye’yi Naşit Efendi ile evlendirmeye karar verir. Hiçbir şeyden haberi olmayan Fikriye, amcası ve yengesinin isteklerine boyun eğer. Ancak sözün kesilmesinin ardından dedikodular yoğunlaştı ve Fikriye cadı olayını duyunca sözünden vazgeçer. Ancak teyzesi ve çöpçatan, bunların Naşit Efendi’ye iftira olduğunu söyleyerek Fikriye’yi aldattır.
Bir gün eski arkadaşlarından Habibe Hanım adında eski bir misafir elinde sopayla eve gelir. Fikriye Hanım’a yapılan bu kötülüğe susamayacağını belirten Habibe Hanım, Naşit Efendi’nin üçüncü eşine gitmeyi teklif eder. Öneri Emine Hanım ve çöpçatan tarafından onaylandı ve ertesi gün hazırlanarak Şükriye Hanım’ın evine gider. Şükriye Hanım iyi bir eğitim almıştır. Nazik, güzel ve iyi okunan bir bayandır. Naşit Efendi’nin konağında geçirdiği günleri kaleme almış ve bu konuda bir kitap yazmıştır. Şükriye Hanım, babasının hurafelerin saçmalığı konusundaki konuşmalarından sonra Naşit Efendi ile evlenmeye karar verir. Ancak cadıyla ilgili söylentiler ve ikinci karısının başına gelen gizemli ölüm, onu korkusunu yenemez hale getirir. Naşit Efendi, kibar bir İstanbul beyefendisidir. Üstelik Şükriye’yi de sever. Konak, Rumeli’nin arka tarafındadır. Konaktaki erkek hizmetçiler dışında. Kıdemli hizmetçi İrfan kadın, Naşit Efendini’ nin çocukları Nesip ve Ragibe çocuklarının bakıcısı Gülendam ve Şükriye Hanım’ın yatalak bir kayınvalidesi vardır.
Nesip ve Ragibe çok şımarık çocuklardı, üstelik konakta kimse onları duymuyordu. Şükriye, çocuklarla birlikte her zaman her çeşit kuruyemiş ve en pahalı şekerler olduğunu fark eder. Bunları çocuklara kimin getirdiğini sorunca cadı annemiz cevap verir ve bir araştırma başlattır. Şekerleri kimin aldığını kimse bilmez. Sağlıklı bir sonuca ulaşamayan Şükriye, cadı hakkında biraz daha şüphelenir. Önce Gülendam’ın ağzını aradı ama bir sonuç alamaz. Daha sonra İrfan Kadın’dan birkaç şey öğrenebilir. Cadıyı bir kez görmüştür. Dahası, cadının ikinci karısının ölümüyle bir ilgisi vardır. İkinci eş, çocuklara iyi davranmadığı için cadı tarafından cezalandırılır. İrfan Kadın, Şükriye Hanım’a çocuklara iyi davranmasını tavsiye eder. Artık Şükriye’nin cadının varlığına dair şüpheleri artar. Bu konuyu kocası Naşit Efendi ile konuşmuşlar. Naşit Efendi, olaylara mantıklı bir şekilde baktı ve bunların tanımadıkları görünmez bir düşman tarafından yapıldığını savunur. Ancak cadının varlığına dair kanıtlar gün geçtikçe artmaktadır. Naşit Efendi cadıyı inkar etse de Şükriye Hanım’ın şüpheleri her geçen gün artar.
Naşit Efendi’den başka kimsenin açmasının mümkün olmadığı kasadan Binnaz Hanım’ın mücevherleri alındıktan ve Binnaz Hanım’ın yazısının olduğu bir not bırakıldıktan sonra Şükriye cadının varlığına artık tamamen inanmıştır. Artık cadı hakkında ileri geri konuşmak yok, ona kutsal ruh deniyor. Yasin, Binnaz Hanım’ın adını saygıyla söylerdi. Rezidans halkı saygılarını göstermek için Binnaz Hanım’ın mezarını ziyaret etmeye karar verir. Hisar mezarlığındaki türbenin çevresi kalın parmaklıklı bir kafesin içindedir. Türbenin tek anahtarı Naşit Efendi’deydi ve türbeye hiçbir yabancı giremez. Türbeye girdiklerinde türbenin üzerinde kalemle yazılmış bir tasavvuf şiiri onları bekler. Bu şiirin bir yabancı tarafından yazılması çok zordur. Onlar bu şiire yorum yaparken. Okul yapımında çalıştığını öğrendikleri bir ırgat başı ile karşılaştılar, mezar başında duvar okurlar. Binnaz Hanım’ın ruhunu gördüğü gerçeğine ırgat başı bağlanınca cadının varlığından şüphe kalmaz. Ancak Naşit Efendi neye inanacağını şaşırır. Sonraki günlerde Naşit Efendi ceketinin cebinde bir not bulur. Not, Binnaz Hanım’ın el yazısıyla yazılmıştır. Notun içeriği, Binnaz Hanım’ın neden geri geldiğine dair sırlara cevap verir. Daha sonra bir medyumla görüşmeye karar verirler, ancak medyum cadının varlığını kabul etse de cadı çok güçlüdür. Eğer ruhlarını seviyorlarsa cadının dileklerini yerine getirmelerini söyler.
Kocasından ayrılıp babasının evine gitmek isteyen Şükriye, babası tarafından caydırılır. Konağa silahıyla gelen babası korkmaması gerektiğini, bugün çocuklardan birini dövmesi gerektiğini, cadı gelirse onu vuracağını böylece cadının yalanına son vermesi gerektiğini söyler. Şükriye babasının dediğini yaptı ve çocukları tokatlar. Şükriye ve babası cadıyı beklemeye başlarlar. Kahvelerini içtikten sonra uykuya dalan baba kız, cadının sesiyle uyanır. Binnaz Hanım’ın ruhu önlerindedir. Babası vurur ama ruha bir şey olmaz. Cadının varlığını kabul eden baba ve Naşit Efendi, Şükriye’nin ayrılma kararına karşı çıkamaz. Şükriye kitabını kapattır ve anlatacaklarını bitirir. Fikriye evlenmeyi reddeder. Emine Hanım ise bu kararla ilgili fazla bir şey söylemez. Cadı söylentileri İstanbul’un her tarafına yayıldığında Naşit Efendi evlenecek bir eş bulamaz. Çocuklarını büyüttü ve evlenir. O da daha küçük bir eve yerleşir. Harfler ve cadı artık görünmez. Daha sonra eve bir zarf gelir. Mektup, eski yalı komşusu merhum Aramdil Hanım’ın en büyük oğlu Kadir Bey’dendi. Mektup her şeyin içini ortaya çıkarır. Cadı diye bir şey yoktur. Aramdil Hanım ve Binnaz Hanım çok iyi arkadaşlardı, hangisi önce ölürse çocuklarını birbirlerine emanet ederler. Aramdil Hanım, Binnaz Hanım’a verdiği söz doğrultusunda Naşit Efendi’nin evlenmesini engelleyerek çocukları üvey annelerinin şerrinden korumak istemiştir. Bu sebeple köşkün üzerine bir kapı, altına da bir tünel yaptırmıştır. Avrupa’da heykel eğitimi alan küçük oğluna Binnaz Hanım’a benzeyen bir kostüm yaptırır. Kadir Bey’in yalıyı yıktırmasından sonra ortaya çıkan pasajlar, Binnaz Hanım’ın annesinin göğsündeki elbisesi ve Aramdil Hanım’ın notlarıyla her şey netleşir.
Artık cadı olmadığı kanıtlandı ve tüm gerçekler ortaya çıkar. Naşit Efendi, gazetelere gerçeklerle ilgili ilanlar verse de Cadı dedikodularının önüne geçememiştir. Kendine asla bir eş bulamayan Naşit Efendi, ömrünün sonuna kadar yalnız yaşar.
Kısa Bilgiler
- Cadılara, hortlaklara, ruh çağırmaya ve büyücülere inanan halkın boş inançlarını eleştiren “Garaip Faturası” adlı dizi içinde yayınlandı.
- Gürpınar’ın bu türe benzer öteki yapıtları olan Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç ve Gulyabani’de cadılar ve büyücüler ortaya çıkar; tüm bunlar çevresinde güldürücü olaylar ve durumların hepsi bir arada verilir.
- Olayların iç yüzü verilerek: cadılara, hortlaklara, ruh çağırmaya ve büyücülere inanan kişilerin gereksiz uğraşlar peşinde oldukları sonucuna varılır.
- Romanın dili oldukça sadedir. Ayrıca Gürpınar’ın bu romanını yalın ve basit bulan Şehabettin Süleyman, Rubap dergisinde bu romanı sert bir şekilde eleştirmiştir.
Cadı – Kitap Açıklaması
Binnaz Hanım, öldükten sonra dirilerek, ölümünden sonra hemen evlenen kocası Naşit Nefi Efendi’ye yaşamı zehir eder. Hüseyin Rahmi’nin, metafizik bir polisiye biçiminde başlayan, sonunda olayı akılcı bir çözüme bağlayan Cadı romanında, evlilik kurumu kadar, metafizik dünya görüşü de eleştirilmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)