Yavuz Sultan Selim Ağlıyor – Feridun Fazıl Tülbentçi
Tür: | Araştırma – Tarih |
Yazar: | Feridun Fazıl Tülbentçi |
Yayınlanma Tarihi: | 1982 |
Yayınevi: | İnkılap Kitabevi |
Karakterler
Yavuz Sultan Selim: İyi eğitimli ve özellikle askeri alanda bilgili olan Yavuz, sadece çok sert ve öfkeli bir insan değil, aynı zamanda bir karıncayı bile incitmeyen iyi kalpli bir kişiliğe sahiptir.
Aspasiya: Rum kızı Aspasiya, Yavuz’u ilk gördüğü andan itibaren büyük ve saf bir aşkla bağlanır ve ölümüne kadar bu aşka sadık kalan güzel bir kadındır.
Sinan Paşa: Sultan Selim’in sadrazamıdır. Çok bilgili olan Sinan Paşa, aynı zamanda tecrübeli bir insandı ve Selim’in her zaman doğru kararı vermesine yardımcı olur.
Padişah: Yavuz’un babası ikinci Beyazıt’tır. Şiire ve edebiyata önem verir. Savaşmayı sevmez ve bu nedenle Yeniçeriler tarafından sevilmez.
Veziriazam Ali Paşa: Beyazıt’ın veziri olan ve Beyazıt’ın görgü kurallarını kötüye kullanan Şehzade Ahmet’in tahta çıkmasına yardım eden paşadır. Ancak Sultan Selim hayatına son verir.
Konusu
700 yıl boyunca üç kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nun dokuzuncu padişahı Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışından, ölümüne kadar olan olayları konu ediniyor.
Yavuz Sultan Selim Ağlıyor Özeti
… 1505 yılında Trabzon sancak beyi Şehzade Selimdir. Mayıs ayında eski arkadaşı Yakup ve İstanbul’dan iki kişi, Ferhat Bey’in İstanbul’dan gönderdiği bir name getirir. Namenin içeriği şöyleydi: Yeniçeriler artık padişaha itaat etmiyordu, Sadrazam Hadım Ali Paşa’nın Şehzade Ahmet’i tahta çıkarmak için her türlü oyunu yaptığı yazıyordu. Yeniçeri Ocağı Selim’i sevdiği için özellikle Selim’e karşı taraf tutar. Bu sırada Trabzonlu Leonidas adlı bir Rum, Selim aleyhindeki haberleri İstanbul’a ulaştırır. Bunu fark eden Selim Leonidas ve vezirin adamı Şahin Bey yakalanarak ölüme mahkûm edilir. Ama Jacob’ın önerisi üzerine onları serbest bırakır. Leonidas’ın kızı Aspasiya’nın da tahliyesinde payı vardı. Aspasiya saraya gider ve şehzadenin ayaklarına kapanır ve babasını bırakması için ona yalvarır. Selim bu güzel kızı bir türlü kıramamış, üstelik âşık olur.
Bu arada padişah sohbet toplantıları düzenler ve hiç sefere çıkmaz. Bu durum yeniçeri ocağında huzursuzluk yarattır. Selim’in oğlu Süleyman büyür ve sancak beyi olacak yaşa gelir. Ancak Ali Paşa bunu istemediği için padişahı olumsuz etkiler. Padişah, Selim’i kızdırmak istemediği için Süleyman’ı Kefe’ye sancak bey olarak atar. Süleyman Kefe’ye gidince Selim de oğlunu ziyaret etmek için Kefe’ye gider. Bu durum Osmanlı Devleti’nde bir isyandı. Bunu öğrenen padişah, Selim’e Trabzon’a dönmesi için bir mesaj gönderir. Ama Selim bunu kabul etmez. Durumu anlayan padişah, olayı tatlandırmak ve kan dökmemek istemediği için Selim’e Rumeli’de bir sancak beyliği olmasını teklif eder. Rumeli’nin başkente yakın olması nedeniyle Selim’in her an tahta çıkabileceğini düşünen Ali Paşa ve diğer şehzadeler duruma pekiyi bakmazlar. Selim adamlarından bir kısmını Rumeli Beylerbeyi’ne göndererek, yakında Rumeli’ye geleceğini ve kan dökülmesini istemediğini bildirir. Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa durumu kabul eder. Selim Edirne’ye gider. Ancak Hasan Paşa durumu Ali Paşa’ya bildirir. Ali Paşa bir ordu hazırlattır. Sultan Selim’i kan dökülmesini istemediği için Rumeli’deki Semendire’ye atar. Ama Selim’in Edirne’ye girme arzusu vardı. Günlerce yürüdükten sonra başarmıştı. Buradan İstanbul’a dönmeye karar verir. Lalesi Selim’i bu düşünceden caydırmaya çalışsa da başarılı olamamıştır. Selim, padişah ordusunu İstanbul yakınlarındaki Çorlu’da karşılar. Sultanın ordusu daha güçlüdür. Sonuç Selim’e karşıydı. Selim, kayınpederi Megli Giray ile yaşamak için Kırım’a gitmek zorunda kalır.
Bu arada Anadolu’da Şah İsmail’in desteklediği Şii çeteler halkın huzurunu bozar. Bu durumu çözmek isteyen Anadolu Beylerbeyi, çetelere yenilir. Bütün bu olaylar olurken, Selim’in İstanbul’a geleceğini duyan Aspaşiya, Selim’i görmek için sokakta saatlerce beklemiş ve sonunda büyük bir aşkla sevdiği şehzadeyi görebilmiştir. Sadrazam Ali Paşa İstanbul’a döner dönmez yaptığı ilk şey Anadolu’daki ayaklanmayı bastırmak olur. Selim Kırım’dayken İstanbul’a adam gönderir. Bunlar Yakup ve Osman’dı. Görevleri şehzadenin taraftarlarını İstanbul’da toplamaktı. Bu görevi başarıyla yerine getirirler. Sinan Paşa gibi yüksek rütbelileri saraydan Selim’e taraftar yaparlar. Görevlerini tamamlayan Yakup ve arkadaşları Selim’in yanına dönerler. Bu sırada Kefe’de bulunan Selim ise haberi sevinçle alı. En mutlu haber ise Aspasiya’nın hayatta olmasıdır. Selim’in adamları artık saraydaydı. Yeniçeriler zaten Selim’in tahta çıkmasını istiyorlardı. Tüm bu olumlu gelişmeler üzerine Selim, İstanbul’a doğru yola çıkar. Selim’in İstanbul’a girişi büyük bir ihtişamla karşılanır. Toplanan kalabalığa karşı bir şey yapamayacağını anlayan Beyazıt, tahtı Selim’e devreder ve dinlenmeye çekilir. Selim hemen yönetim kadrosunu değiştirir. Daha sonra büyük bir aşkla sevdiği Aspasiya’yı ziyaret ederek aşkını alevlendirir.
Selim tahta çıkar çıkmaz Şehzade Ahmet tahta oturma planları yapmaya başlamıştı bile. Bunu öğrenen Şehzade Korkut da tahta geçmek için harekete geçer. Tahtta oturan Selim, devletin geleceği için tahtı tehdit eden şehzadeleri ortadan kaldırmak zorunda kalır. Bunun üzerine Selim, Şehzade Ahmet hakkında bilgi toplamak için adamlarını gönderir. Selim av bahanesiyle Manisa’ya gider. Bunu öğrenen Korkut, Manisa’dan kaçarak bir mağaraya sığınır. Ancak Korkut kısa sürede yakalanır ve padişah tarafından saraya davet edilir. Korkut’un hayatı burada sona erer. Bu durum padişahı çok etkilemiş ve ağlamasına neden olmuştur. Ahmet, Selim Korkut ile uğraşırken büyük bir ordu toplar. İki ordunun karşılaşması sonucunda Selim galip gelir. Ahmet de esir alınır. Sultan Ahmet’i idam ettirir ve bu da çok kan dökülmesine neden olur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Yeniçeriler arasında ayaklanmaları başlatanlar tespit edilir. Onlar da hak ettikleri cezayı alırlar. Ülkede düzeni sağlayan Selim, doğuda Şah İsmail’i devleti için büyük bir tehlike olarak görmüştür. Bu yüzden bilgi toplamak için adamlarını Tebriz’e gönderir. Aynı zamanda İstanbul’da bir sefer için hazırlıklara başlanır. Tebriz’de işler iyi gider ama İran, Osmanlı sınırlarına dayanır. Yavuz, İran’a bir sefer düzenlemeye karar verir. Tahtı Şehzade Süleyman’a bırakarak ordunun başında sefere çıkar. Çaldıran’da karşılaşan iki ordu çok güçlüydü. Şah İsmail ilk başta üstün gelse de onu da alt etmeyi başarırlar. Böylece parlak bir zafer kazanan Selim şehre büyük bir ihtişamla girer. Zaferden hemen sonra kışı geçirmek için saraya dönerler. Padişah boş durmaz, orduyu yeniden kurmaya çalışır. Tüm bunları yaparken de büyük aşkı Aspasiya’yı ihmal etmemeye çalışır.
Selim büyük bir donanmanın hazırlanması emrini verir. Ordu 1516’da bir törenle İstanbul’dan ayrılır ve seferin İran’a yapıldığı açıklanır. Bu sıralarda Mısır Sultanı Kansu Gavri de Osmanlılara karşı faaliyetlere başlamıştır. İki ordu Mercidabık Ovası’nda karşı karşıya gelir. 25 Ağustos 1516’da iki ordunun çatışmaları başlar. Selim bu savaştan parlak bir zaferle çıkar. Selim sefere devam etmek ister ancak saray ileri gelenleri buna karşı çıkar. Çünkü aşılması gereken bir çöl vardı. Üstelik ordunun yorgun olduğunu söylerler. Ama Selim kararlıydı. Asla vazgeçmeyi düşünmedi. Mısırlılar da Selim’in Tih Çölü’nü geçebileceğini düşünmezler. Selim son kararını vermiş ve 16 Ocak 1517’de Nil kıyılarına ulaşır. Birkaç gün dinlendikten sonra Ridaniye’ye gelir. İki ordu burada karşı karşıya gelir ve Selim yine başarılı olur. Kahire’de artık Osmanlı topraklarına katılmıştı. Ancak Selim bu savaşta çok sevdiği büyük yardımcısı Sadrazam Sinan Paşa’yı kaybeder. Bu olay Selim’i çok üzer ve ağlamaktan kendini alamaz. Bir süre fethettiği yerlerde düzeni sağlamak için yaşayan Selim, İstanbul’a döner. Yaşananlar sırasında çok sevdiği Aspasiya hasta yataklarına düşer ve durumu her geçen gün daha da kötüye gider. Bunu öğrenen Selim, saf bir aşkla sevdiği Aspasiya’nın ölümü karşısında gözyaşlarına hâkim olamaz. Doğuda barışı sağlayan Selim, Avrupa’ya yönelmeye karar verir. Macaristan’a ilk seferini organize edecekti, ancak iki kürek kemiği arasında ham bir çıbanın sıkışması sonucu ciddi şekilde hastalanır ve artık ayağa kalkamaz. Durumu her geçen gün daha da kötüye gider.
Yavuz Sultan Selim Ağlıyor – Kitap Açıklaması
Feridun Fazıl Tülbentçi şimdiye kadar hep farklı yönleriyle tanıtılan Yavuz Sultan Selim’i hiç bilmediğimiz bir başka yüzüyle sunuyor okurlarına. Şiirin ışığıyla yanan insan yanını, çaresizliğin ve iktidar hırsının sarmalında tutuşan gölgelerin büyüttüğü insanlık trajedisinin ağlayan suretini açığa çıkartıyor. Tarihin o bilinmez karanlığına ışık tutan sürükleyici bir macera okuyucusunu bekliyor.