Yılanların Öcü – Fakir Baykurt
Tür: | Roman |
Yazar: | Fakir Baykurt |
Yayınlanma Tarihi: | 1959 |
Yayınevi: | Literatür Yayıncılık |
Karakterler
Bayram : Delikanlı, mert, cesur, sözüne güvenilir bir delikanlıdır.
Haceli : Pısırık, toplumun arkasına sığınan, bencil bir kişilik yapısına sahiptir.
Irazca Ana : Evladının sürekli yanında olan otoriter bir kişilik yapısındadır.
Muhtar : Para düşkünü,sadece kendini düşünen bencil birisidir.
Konusu
Yılanların Öcü adlı eserin konusu, romanın başkahramanı olan Kara Bayram’ın evinin önüne legal olmayan yollarla ev yapılmasına karşı verdiği mücadeledir. Romanda yer yer Atatürk devrimlerin yüzeysel bir özelliğe sahip olduğu ve köylüye inemediği eleştirisi vardır.
Yılanların Öcü Özeti
Karataş köyünün Kara Bayram’ı… Irazca’nın oğlu ve Hatça’nın kocası olur. Üç evladıyla beraber babadan kalma eski bir evde yaşamaya çalışırlar. Tüm varlığı oturduğu ev, tarım yapacağı bir arazi ve tarlayı süreceği bir öküzdür. Anası Irazca tuttuğunu koparan, haksızlığa asla boyun eğmeyen, köylüyü usandıran muhtara başkaldıran bir kadındır. Hatça ise sessiz, sakin, evine tutkun ailesine bağlı bir kadındır. Kıt kanaat geçinerek de olsa huzurlu devam eden hayatları var, yarım akıllı köyün delisi, Fatmaca’nın kocası Haceli yüzünden bozulur çünkü Haceli karısı Fatmaca ile eski, rutubetli yıkık bir evde karındaşlarıyla beraber yaşamakta ve bu yüzden kendine yeni bir ev yapmak ister. Köyün muhtarı Hüsnü’ye danışıp aynı zamanda Haceli Karataş Köyü muhtarlığının da kurul üyesidir. Muhtar Hüsnü fena, yaman, hak hukuk bilmez, mazlumu ezer, zengini över, yetimi döver türden biri olduğu gibi Haceli üstünden çıkarları içinde onu muhtar heyetine almıştır. Muhtar Haceli’ye arazi satın alıp ev yapmak için köyde yer olmadığını, Kara Bayram’ın evinin önünü satın alıp ev yapabileceğini söyler. Çünkü Kara Bayram yetimdir, onu savunacak kimseleri olmadığını ve haliyle fakirdir, mazlumdur, sesini çıkaramaz, başkaldırmaz diye düşünür muhtar. Ancak olaylar hiç muhtarın istediği gibi gitmez ve roman buradan itibaren başlar.
Haceli evin önünü satın alarak, kazdırmaya başlar. Irazca ana ve Bayram bu durumdan memnun degildir çünkü köylük yerde ahır evin arkasına yapılır ve hayvanların pislikleri de ahırın arkasına atılır. Bu durumda Haceli’nin ahırının pislikleri de Bayram’ın evinin önüne geleceğinden ve Fatma’nın da pasaklı bir kadın olduğunu bütün bir köy bildiğinden Bayram ve Iraz ana buna razı gelmez. Irazca sinirlenir, kavgalar sel olur. Kim ne derse desin Irazca ve Bayram evinin önüne ev yapılmasına izin vermez. Bir gece Irazca torunuyla gidip temellerin içini toprak ve pislikle doldurur. Haceli bu durumu muhtara anlatır muhtar Bayram’ı evine çağırır ve gözdağı verir. Haceli kızsa da bağırsa da para vermiş araziye el mahkum temeli yine kazdırır. Bu arada Irazca başka planlar peşindedir. Haceli’nin karısı Fatmaca’nın Bayram’a yanık olduğunu bilir. Fatmaca en başından beri Bayram’a aşıktır fakat ailesi fakir olduğu için Fatmaca’yı Bayram’a vermez. Fatma Bayram’ın aşkını kalbine gömmeye çalışsa da bir türlü onu içinden koparıp atamaz. Onun kara gözlerini unutamaz. O da köyün delisi Haceli ile evlenir, nu zerre kadar sevmez, her gün kaderinden yakınır, gizli gizli Bayram’ı izler. Haceli’ den ayrılıp Bayram’a varsa Haceli’nin karındaşlarının onu sağ koymayacağını bilir. Irazca’da fırsattan istifade Haceli’den öç almak için Bayramı’ın aklına Fatmaca’yı koyar. Bir süre sonra Bayram da Hatça’ ya ilgi duymaya başlar, uzaktan uzağa bakışırlar ve bir gece Haceli’nin kazdırdığı temel çukurlarının birinin içinde buluşurlar. Bayram Hatça ile evli olmasına rağmen Fatmaca ile birlikte olur. Haram dese de günah dese de Hatça’yı sevmesine rağmen kendine engel olamaz.
Aynı o gece Irazca da durmaz Haceli’nin iki yüz elli bin kerpicini balyozla kırar, un ufak eder. Amacı Haceli’yi bezdirmektir. Evinin önüne ev yapmasına engel olmaktır. Haceli çok para verdiği kerpiçlerin un ufak olduğunu görünce beyninden vurulmuşa döner ve bu duruma dayanamaz sinirinden Bayram’ın evine gidip Hatça’yı döver. Beline kocaman bir taş fırlatır ve yerlerde sürükler. Hatça da yeni gebedir ve çocuğunu düşürür. Aylarca yataklara düşer rengi sararıp solar iş yapamaz, yürüyemez hale gelir. Çok kan kaybettiğinden halsiz düşer ve kendisini toparlayamaz. Bu arada Haceli’yi kayıran muhtarda Bayram’ı evine çağırır, gözünü elini bağlayıp bir güzel dövdürtür bir de Bayram’ın bir ası kuzusunu kaymakama sunmak için Haceli’ ye çaldırtır. Kaymakamın geleceği köyde yankılanırken Irazca da kaymakamla konuşup derdini anlatmayı, mazlumun hakkını aramayı kafasından geçirir. Kaymakam muhtarı görmeden önce olanları anlatmalı ondan derdine bir derman istemeli. Kaymakam köye varmadan yolunu keser. Olanları, muhtarın yaptıklarını, gelininin hastalandığını bebeğinin öldüğünü, oğlunun dövdürüldüğünü, ası kuzusunu ona sunulmak için çaldırttığını kaymakama birer birer anlatır. Kaymakam da muhtara cephe alır, aşından yemez suyundan içmez, yüzüne bakmaz sözüne itibar etmez köy içinde rezil eder ve dertli Irazca’nın evinin önüne ev yapılmasını yasaklar. Muhtar umduğu ilgiyi, güveni, saygıyı kaymakamdan bulamayınca korkmaya başlar ve Hatça’ ya doktor getirtip tedavi ettirir. Bayram’a ise kuzunun parasını geri ödeyeceğini söyler. Muhtar ne teklif etse de Bayram kendisine ve ailesine yapılanları unutmaz, Irazca da zaten ona unutturmaz.
Bayram mahkemeye gidip davacı olacağını kendisine yapılanların hesabını soracağını söylese de bir yandan da içi içini yer. Ya mahkeme onu haklı bulmazsa muhtar araya tanıdıklar koyarsa diye düşünüp durur. Hatça ve kendisinin hasta olduğunu, iş yapamadığını, şehre gidip gelmenin çok para olduğunu bu davadan vazgeçmeyi muhtarın teklifini kabul etmesi gerektiğini anasına söyler. Ancak Irazca ananın hali hal değildir bir tuhaflık vardır. Deli gibi davranır türlü hikayeler anlatır durur. Bayram bir ara fikrinden vazgeçecek gibi olsa da Irazca delirir, değişik halüsinasyonlar görmeye başlar. Bayram’da bu olaylardan sonra mahkemeye gitmeye ve yılanlardan öcünü almaya karar verir.
1. Yılanların Öcü | 2. Irazca’nın Dirliği | 3. Kara Ahmet Destanı |
Yılanların Öcü – Kitap Açıklaması
Türkiye’nin güzel mi güzel, yoksul mu yoksul bir köyüdür Karataş. Kara Bayram da bu köyün yoksullarından biridir. Babadan kalma tek odalı bir evde yaşar, iyi huylu karısı, üç yavrusu, bir de evinin direği anası Irazca’yla. Dertli kadındır Irazca, yaslıdır. Ama dişlidir bir o kadar da. Kendi yağlarıyla kavrulup giderlerken, bir gün huzurları kaçar. Muhtar Cımbıldak Hüsnü’nün kayırdığı Haceli evlerinin önüne ev yapmaya kalkışır çünkü. Tabii Irazca dikleşir; kızılca kıyametler kopar köyde… Ve kasabada. Gelmedik kalmaz başlarına…
Fakir Baykurt, bu romanıyla, köy yerindeki küçük hesapları, bu hesapların peşinde koşan fırsatçıları, onların siyasetteki, bürokrasideki uzantılarını ve o zalimlerin ezmek, yok etmek istediği aydınlık, güzel insanları anlatıyor; kısacası yine “memleket mesele-lerine” değiniyor. Hem de, sakıncalı damgası yemek ve zamanında pek çok tartışmanın ve dolayısıyla husumetin odağı olmak pahasına…
İki kez filmi çekilen, edebiyatımızın tartışmasız bir başyapıtıdır.
tam not alacabileceğini sanmıyorsun değil mi ? 😀 tşk
Biliyorum yinede sus