Parma Manastırı – Stendhal
Tür: | Roman |
Yazar: | Stendhal |
Yayınlanma Tarihi: | 1839 |
Yayınevi: | Can Yayınları |
Karakterler
Fabrizio: Küçüklüğünden itibaren kahramanlık hikayeleriyle büyüyen Fabrizio, Aristokrat bir aile olan Del Dongo ailesinin idealist oğludur.
Konusu
Kitap, del Dongo ailesinin oğlu Fabrizio’nun hikayesini konu ediniyor.
Parma Manastırı Özeti
Napolyon’un 1815 yılında Elba adasından döndüğünü öğrenen genç aristokrat Fabrizio del Dongo, muhafazakâr babasının Como Gölü kıyısındaki şatosunu terk ederek Napolyon’un yanında Waterloo Savaşı’na katılmak üzere Belçika’ya gider. Savaştan sonra memleketine dönen Fabrizio, hain muamelesi görür. Fabrizio, kendisine gizlice âşık olan teyzesi Sanseverina Düşesi’nin tavsiyesi üzerine, her ne kadar isteksiz olsa da kilisede kariyer yapmaya karar verir.
Sanseverina Düşesi’nin sevgilisi ve gelecekteki kocası Kont Mosca’nın ilk kemanlardan birini çaldığı Parma Dükalığı’nın küçük avlusu entrikayla kaynar. Fabrizio, Parma’da başpiskoposluk görevini üstlenmeden önce, bir oyuncunun dikkatini çekmek için rakibini bir düelloda öldürür ve kendisini, komutanın kendisine âşık olan kızı Clelia Conti’nin mutlaka yok olacağı, zapt edilemez bir kalede hapsedilmiş halde bulur.
Fabrizio ile Clelia’nın ilişkisi genç adamın rahip olması ve kızın evlenmesinden sonra da devam eder. Çocuklarının ve ardından Clelia’nın ölümü, Fabrizio’yu görevinden ayrılmaya zorlar ve o, Parma yakınlarındaki Carthusian manastırına çekilir.
Parma Manastırı – Kitap Açıklaması
Stendhal’ın meşhur eseri Parma Manastırı, yaklaşık iki ayda yazılan bir roman olduğu halde Balzac’ın “Elli yıldan bu yana, yayımlanmış romanların en güzeli” sözleriyle övüp bir başyapıt saydığı, Tolstoy’un ise “Parma Manastırı olmasaydı, Savaş ve Barış’ı asla o haliyle meydana getiremezdim. Stendhal bana savaşı anlamayı öğretti.” dediği mühim bir eserdir. Romanın ilk baskısı 1839’da yapılmış ve Türkçeye de birçok kez tercüme edilmiştir.
Parma Manastırı, del Dongo ailesinin oğlu Fabrizio’nun hikayesini konu eder. Bu aristokrat ailenin idealist oğlu Fabrizio, savaşmak için henüz kendisini yeteri kadar hazırlamadığı halde, Napolyon’un yanında Waterloo Savaşı’na katılır. O hem fazlasıyla cesur hem de Napolyan’a epeyce hayrandır. Fakat idealistliği, cesareti ve hayalleri, onun önce hapishane, sonra manastırda bulunmasına ve entrikalarla dolu bir aşkın içine düşmesine engel olamamıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
Teyzesi değil,
Halası….