Uykuların Doğusu – Hasan Ali Toptaş
Tür: | Roman |
Yazar: | Hasan Ali Toptaş |
Yayınlanma Tarihi: | 2009 |
Yayınevi: | İletişim Yayıncılık |
Karakterler
Hasan Ali: Romanda olayların anlatıcısıdır.
Gabriel: Hasan Ali’nin büyükbabasıdır.
Konusu
Yazar, romanının konusunu şu sözlerle özetler:
İnsan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykudadır. Bu düşünce üzerine inşa edilmiş bir roman. İçinde birçok birbirini doğuran, birbiriyle çelişen, çarpışan hikâyeler var…
Seçici kurul, 40 eser arasında oy çokluğu ile armağanı bu esere verirken Hasan Ali Toptaş’ın “içtenliğini, yazımsal arayışını ve geleceğe dönük yaratıcılığını” göz önünde bulundurduğu bildirmiştir.
Uykuların Doğusu Özeti
Roman pek çok küçük hikâye içermekle birlikte ön planda olan şu hikâyeleri içerir. Olayların anlatıcısı Hasan Ali’dir.
İlk hikâye bir radyo evi çalışanına ait. Bu kişi aynı zamanda anlatıcı rolünü oynayan Hasan Ali’nin annesinin babasıdır.
Ankara’daki başarısıyla adından söz ettiren radyodaki adam başka bir yere atanır. Randevu yeri bir taşra şehridir. Çok sevdiği radyo işinde çalışma fırsatı bulamamıştır. Kâğıt üzerinde çalıştığı gösterilse de radyo evinde asla kendine yer bulamaz. Büyük umutlarla geldiği bu yer onun için işkenceye dönüşmeye başlar. Neredeyse her gün radyo binasına gidiyor ve bana bir iş verin diyor ama kapılar hep yüzüne kapalıdır. Bu olduğunda, çıldırmış bir halde dolaşmaya başlar ve sessizliğe gömülür. Bir süre sonra kimseyle konuşmamaya başlar. Ne kadar büyücü ve öğretmen getirilse ve bakılsa da kâr etmiyor ve sessiz kalmaya devam eder. Bir gün, daha önce görülmemiş, Nuh tufanını andıran bir yağmur yağar. O sırada radyo evinde bulunan talihsiz adama radyo yöneticileri tarafından bir fırsat verilir. Aslında, bu fırsatın kökü yöneticilerin korkusudur. Canları pahasına kaçan yöneticiler, yıllardır yüz vermedikleri talihsiz adama radyonun mikrofonunu verirler. Hemen kaynakları araştıran adam, yüz küsur yıl önce benzer bir felaket hakkında yazılmış bir kitap bulur ve okumaya başlar. Vatandaşları da uyarır. Yağmur öyle bir hal alır ki birçok insan hayatını kaybeder. Coşkuya gelen adam, ara sıra kitaptan okunmaması gereken şeyler okuduğu için işini kaybeder ve vatandaşlar arasında paniğe neden olur. Dışarı çıktığında ise bulduğu bir tekneyle evine gitmek üzere yola çıkar. Tekne mahsur kalan bir otobüsün yanında sürüklenir. O sırada batmak üzere olan bir adamı kurtarır ve onu tekneye götürür. Yanına aldığı bu adam, anlatıcının büyükbabası Gabriel’dir.
Gabriel Dede bu felaketten sonra bir dükkânda çalışmaya başlar. Bir süre sonra odasında bir kuş gördüğünü ve onu yakalamak istediğini belirtir. Anlatıcının büyükannesi ve babası da evdedir ancak söz konusu kuşu görmezler. Dede sürekli bu kuşu gördüğünü söylemeye başlar. Bunun üzerine kuşu bulmak için saatlerce yürüdü, başka şehirlere gitti ve hatta bir çingene tarafından kuşu bulacağı vaadiyle kandırılır. Ancak dede Gabriel kuş sevgisinden vazgeçmez. Oğluna her zaman kalk, kuş geldi, yakala der. Talihsiz karısı oğlunu kurtarmasını, bundan sonra işe git ve geç gelme der. Ne yapacağını bilemeyen genç adam bazen eve geç gelmek için evden uzaklaşır. Bu yürüyüşlerden birinde çok uzakta bulduğu bir kafeye gitmeye başlar. Bu gezilerden birinde kahvehanenin kızını görür ve ona âşık olur. Bir süreliğine böyle bir işe gidiş geliş olacak ve sonra bir kız istemeye gider. Arzulanan kızın babası, radyo evinde çalışan ve aynı zamanda anlatıcının dedesi Gabriel’in hayatını kurtaran adamdır. İki adam birbirini tanır ve uzun bir sohbet eder. Sonra tabii ki düğün var. Bir süre sonra dede Gabriel ölür.
Üçüncü ana hikâyede ise anlatıcı Hasan Ali ve amcası konu edilmektedir. Çok neşeli bir adam olan amcanın Hasan Ali üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bu neşeli adam, Hasan Ali’nin örnek aldığı, neşesiyle güller açan, sürekli kitap okuyan, sürekli hikâyeler anlatan ve çok sevilen biridir. Bir süre sonra sürekli serçe parmağına bakmaya başlıyor. Yavaş yavaş parmak kararır ve keser. Sonra bir süre sonra amcanızın kolları ve bir süre sonra iki bacağı da kesilir. Hasan Ali, eski amcasının yerini artık kafalı bir silindir aldığını söylüyor. Hayata bağlı kalması için onu sürekli ziyaret eder. Bir gün mahalle çocuklarının yerde top gibi onunla oynadığını görür. Hasan Ali çok sinirlenir ama amcası çocuklara karışmamalarını söyler. Hasan Ali yine dışarı atılır ama amcası bir daha karışmaması için onu uyarır. Dayanamayan Hasan Ali ağlayarak eve koşar ve çok sevdiği amcasının hikâyesini yazmaya karar verir ama nereden başlayacağını bilemez ve kitap burada biter.
Uykuların Doğusu – Kitap Açıklaması
Sonra, biliyor musun, aslında zihin denen fahişe de bir hikâye anlatıcısıdır, derdi. Sonra, görünmeyeni anlatmak hüner değildir, tam tersine bir çeşit kabalıktır ve ayıptır, görünmeyeni sadece görünür kılacaksın Hasanım Ali, derdi. Sonra, akıl insanın en büyük yarasıdır, kalemi eline aldığında aman ha ondan uzak dur, fazla sokulma, derdi. Sonra, Haydar’ın nasıl büyük bir iştahla başını salladığına bakarak, hikâye anlatırken kelimeleri habire kusmayacaksın Hasanım Ali, birçoğunu yutacak ve kâğıdın üzerine de yuttuğun kelimelerin boşluğunu bırakacaksın, derdi.