Ağrıdağı Efsanesi – Yaşar Kemal
Tür: | Roman |
Yazar: | Yaşar Kemal |
Yayınlanma Tarihi: | 1970 |
Yayınevi: | Yapı Kredi Yayınları |
Karakterler
Ahmet: Genç, güçlü kuvvetli bir o kadar dürüst, sevdasının uğruna elinden geleni ardına koymayan cesur bir adam.
Gülbahar: Mahmut Han’ın kızı olmasına rağmen hana göre halkıyla iç içe olan, onların sevgisini kazanan genç kız, sevdasında en az Ahmet kadar cesur, genç bir kadın.
Mahmut Han: Osmanlı Beyazıt paşası olan Han, kibri ve acımasızlığıyla bilinir. Bu kibirli tavrı kendisinden güçlü birilerini gördüğünde korkaklığa dönüşür
Sofi: Ağrı Dağı’nın en yaşlılarındandır. Hürmet edilen, sayılan sevilen birisidir.
Kervan Şeyhi: Halkın her yönden güvenini almış, Sözü hüküm niteliğinde güçlü bir kanaat önderidir.
Konusu
Yaşar Kemal bu romanında Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini, Mahmut Han’a karşı aşklarını korumaya çalışan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu edinmiş. İnsanların geleneklerine bağlılığının otoritenin üzerine çıkışını, aşkın gücünü hikâyeleştirerek anlatmış. Hâkim olan yönetim, ne kadar zalim olursa olsun, halkın birlik olması karşısında ki aciziyeti ve boyun eğişi konu örgüsü etrafında birleştirilmiş. Roman toplum psikolojisi ve birey psikolojisinin en girift detaylarını bile büyütece alan bir derinlikle işlenmiş. Kelebek etkisini anımsatacak misalde, “kanaat önderi” olarak bahsi geçen nüfuz sahibi kişilerin dönemin taban üzerindeki yadsınamaz gücünü ve yönlendirici etkisine de özel bir vurgu yapılmış. Yazar, diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de zengin, renkli ve şiirsel bir dille Türk halkının kültüründen esinlenip bu dokusal detayları eserine yansıtmış. Efsane, gerçeklikten uzaklaşmadan usta bir dille okuyucuya sunulmuş.
Ağrıdağı Efsanesi Özeti
Bir aşk destanı olan Ağrıdağı Efsanesi, kır bir atın dağlı Ahmet’in evinin önünde durmasıyla başlar. Geleneklere göre eğer bir at üç kere uzak bir yere bırakılır ve tekrar geri gelirse o hakkın bir emaneti sayılır, bu emanet asla bir başkasına verilmez. Ağrı’da gelenek her şeydir ve kimse geleneğin dışına çıkamaz. Bir süre sonra atın eski sahibi olan Osmanlı Beyazıt Paşası olan Mahmut Han, gelenekleri bilmesine rağmen atı geri ister. Bölge halkı hanın karşısında tıpkı Ağrı Dağı gibi durup, atı da Ahmet’i de saklayıp vermezler. Zalimin zulmü başlamıştır, han önüne çıkan bütün köyleri yakıp yıkar, halkı tehdit eder ve Ahmet’in en yakın dostu Sofi’yi rehin alır. Han için bu artık bir gurur meselesidir. Zulümle başaramadığı şeyi kurnazlıkla yapar. Araya hatırlı Kürt beylerini sokup Ahmet’i ayağına getirmeyi başarır. Sofi’yi ve Ahmet’i affedeceğini söylediği halde zindana vurur. Ahmet’in çektiği acılar kavalın yanık tonuyla, “Ağrı Dağı’nın Öfkesi” türküsünün acı sesi zindan duvarlarını aşıp, Beyazıt Sarayı’nda yankılanır. Paşanın kızı Gülbahar, türkünün sesine gittiğinde nefesini duyduğu kişiye âşık olur. Babasının zulmünü bildiği için onu buradan çıkarmanın yolunu arar. Tek çıkar yol onların kaçmalarını sağlamaktır. Zindancı başı Memo, Ahmet’i bırakması karşılığında Gülbahar’ın saçının bir teline razı gelip Ahmet’i serbest bırakır. Han tutsakların kaçtığını öğrendiğinde çılgına döner. Yardım ettiği için Gülbahar‘ı cezalandıracağını öğrenen halk saraya yürür. Kalabalığı gören, onların karşısında duramayan tiran, kızını onlara vermek zorunda kalır. Bir süre oradan oraya sürüklenen Ahmet ile Gülbahar’ın evlenebilmeleri için hanın rızası gerekmektedir. Han, Ahmet’e Ağrı Dağı’nın tepesinde ateş yakarsa şayet buna razı olacağını söyler. O güne kadar dağın tepesine çıkıp geri dönen olmamıştır. Ahmet bunun imkânsız olduğunu bilmesine rağmen tereddütsüz yola koyulur. Mahmut Han’ın yanına çekmeye çalıştığı, Ağrı bölgesine nam salmış kanaat önderi Kervan Şeyhi’nin gücünü de arkasına alan halk, Ahmet’e yapılan bu zulme karşı koyup sarayın etrafında toplanarak yekvücut olarak tepkilerini koyarlar, Keza Ahmet ateşi yakmazsa saraya yürüyeceklerdir. Han, zulmüne karşı toplanan kalabalığın boyutunu görünce, kibiri yerini korkuya bırakır. Şayet bu iki sevdalı kavuşamazlar ise han bu kalabalığın elinden kurtulamayacağını anlar. Ahmet ateşi yakıp olmaz deneni başarmıştır. Gülbahar’ı yanına alıp Küp Gölünün kıyısına giderler. Ahmet ne zamandır içini kavuran sorunun cevabını, Memo’nun kendisini ne karşılığında serbest bıraktığını öğrendiğinde, Ahmet’e bu can yüktür artık, sevdiğinin yanından ayrılıp Küp Gölü’nün sularına bırakır kendini.
Ömür dediğin tıpkı akkuşun kanadını Küp Gölü’nün suyuna üç kere daldırıp çıkarması kadar…
Kısa Bilgiler
- Ağrıdağı Efsanesi Yaşar Kemal’in destansı romanlarındandır.
- Roman, bir film ve bir opera eserine ilham kaynağı olmuştur.
Ağrıdağı Efsanesi – Kitap Açıklaması
Bir aşk destanı olan Ağrı Dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han’a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelerine yürekten bağlı Yaşar Kemal’in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de içerir.
“Yaşar Kemal Anadolu’nun halk edebiyatıyla alışveriş içindeyken başladı yazmaya. Gerçek bir yazar olduğu için de dilin duyarlığından, şiirsel destanın tek kahramanı olan Türk halkının kültüründen esinlenmesini bildi.”
– Jeliha Hafsia, La Presse, (Tunus)
“Yaşar Kemal’in romanı Tolstoy’un çapına ve Dickens’ın canlılığına sahiptir.”
– Manchester Guardian, (İngiltere)
“Zengin, renkli ve zekice bir nitelikle bezenmiş bir üslup ve yazdığı her kelime sert, cilalanmış, ayrıksı ve bir buğday tanesi gibi potansiyel olarak üretken.”
– Irish Times, (İrlanda)
‘Kitabın güzelliği zengin şiirsel dilinde, efsane ve mit duygusunda yatıyor.’
-Sunday Telegraph