Gözgü – İskender Pala
| Tür: | Deneme |
| Yazar: | İskender Pala |
| Yayınlanma Tarihi: | 2004 |
| Yayınevi: | Kapı Yayınları |
| ISBN: | 9789758950164 |
Konusu
Gözgü’nün ana fikri, insanın hem çevresine hem kendi iç dünyasına bir “ayna” ile bakmayı öğrenmesi gerektiğidir. İskender Pala, modern hayatın kabalığı, hız kültürü ve nezaket yoksunluğunun bizi kendimizden uzaklaştırdığını söyler, çözümü ise divan estetiğinden beslenen nezaket, incelik ve sevgi kültüründe bulur. Kitap, her bir küçük hikaye ve deneme üzerinden okura şunu hatırlatır: İnsan, dünyayı nasıl görüyorsa aslında kendini öyle yansıtır, gözgüyü düzeltmenin yolu da öncelikle kalbi düzeltmektir.
Gözgü – Özeti
Gözgü, adını eski Türkçede “ayna” anlamına gelen kelimeden alır ve baştan sona “ayna” metaforu üzerine kuruludur. Kitap, Hz. Yusuf’a ayna hediye eden bir dostun, “Sizden daha güzel bir şey bulamadığım için bu gözgüyü getirdim; bakıp kendi güzelliğinizle mesrur olasınız,” sözleriyle açılır. Ardından Fuzulî’nin, aynaya bakınca beklediği doğruluk yerine kendisine muhalif bir yansıma gördüğünü anlatan beyti hatırlatılır. Buradan hareketle Pala, dünyanın ve insan ilişkilerinin bir tür “gözgü” olduğunu; bu aynada gördüklerimizin çoğu zaman hayallerimize, ideallerimize ters düştüğünü, imtihanın da bu görüntülerdeki “doğru kareyi” yakalamakla ilgili olduğunu söyler.
Kitabın omurgasını, yazarın yıllar içinde “âlemin gözgüsünde” gördüğü yüzler ve sahnelerden süzdüğü yaklaşık kırk deneme oluşturur. Bu denemelerde Pala, bazen gülümseyen ama çoğu kez somurtkan suretler, insana güven veren veya onu yaralayan davranışlar üzerinden modern dünyanın ruh hâlini okur. Okurun karşısına çıkan her metin, aslında bir “görüntü”dür; yazar bu görüntüleri paylaşarak olumsuzlukların içinden olumlu bir bakış açısı devşirmeye çalışır.
Merkezdeki ana tema nezakettir. Yayınevi tanıtımlarında da vurgulandığı gibi Pala, “insaniyetin zaferi nezaketle kazanılabilir” cümlesinden yola çıkarak, nezaket yoksa görmenin, konuşmanın, dinlemenin ve hareket etmenin insanca anlamını yitirdiğini söyler. Televizyon programlarındaki kaba üsluptan, Meclis’teki sert ve saygısız tartışmalara, günlük hayatta sıradanlaşan nezaket dışı davranışlara kadar geniş bir yelpazede bugünün dilini ve tavrını eleştirir. Ona göre nezaket, insan yaratılışına en uygun rejim biçimidir ve modern demokrasilerden bile daha derin ve kurucu bir insani düzen fikri taşır.
Denemelerin önemli bir bölümü sevgi ve aşk etrafında döner. Yazar, biyografilerde de belirtildiği gibi “sevgiden, sevgiliden, daha sevgiliden, en sevgiliden” söz ettiğini, “En Sevgili’ye dair gül yazıları” kaleme aldığını söyler. Burada “gül”, hem divan edebiyatındaki klasik anlamlarıyla (güzellik, aşk, bazen Peygamber tasavvuru) hem de ruhu incelten bir sembol olarak kullanılır. Pala, “gül çağını ve gül yağmurlarını” hatırlatarak, okuru ilahi aşka, merhamete ve inceliğe açılan bir kapıdan geçirmeyi amaçlar.
Kitap boyunca Pala, kendi uzmanlık alanı olan divan edebiyatını bir “arka plan referansı” olarak kullanır. Fuzulî başta olmak üzere klasik şairlerden beyitler aktarır; bu beyitleri günümüz insanının sorunlarıyla ilişkilendirerek şerh eder. Böylece hem geleneksel estetik ve düşünce mirasını görünür kılar hem de bugünün okuruna “geçmişin aynasında” kendine bakma imkanı verir. Metinler ilahî aşk, beşerî aşk, insanın insana ve Yaradan’a karşı tutumu gibi eksenlerde; örnekler, küçük hikayeler ve alıntılarla ilerleyen denemeler hâlindedir.
Gözgü, teknik olarak lineer bir hikaye anlatmaz; her deneme bağımsız okunabilir. Ancak bütününe bakıldığında, nezaket–aşk–gül–ayna kavramları etrafında örülmüş tutarlı bir iç dünya sunar. Yazarın amacı, okurun “bu kırk görüntüde” kendi gerçeğini görmesi, gözgüye sadece dış dünyayı değil, kendi kalbini de yansıtmasıdır. Son kertede Gözgü, modern hayatın hızına ve kabalığına karşı, divan şiiri kokan, gelenekten beslenen ama bugünü hedef alan bir iç muhasebe ve medeniyet eleştirisi kitabı olarak özetlenebilir.
Gözgü – Kitap Açıklaması
İnsaniyetin zaferi, nezaketle kazanılabilir. O halde nezaket yoksa görme yok, konuşma yok, nezaket yoksa işitme yok ve nezaket yoksa kımıldama yok. Nezaketsiz bakışlardan, nezaket yoksunu konuşmalardan, nezaketi bozan dinlemelerden, nezaket kurallarına uymayan davranışlardan bıktık. Artık televizyon ekranlarında nazik beyefendileri ve nazenin hanımefendileri görmek istiyoruz. Meclis’te tartışanların nezaket kurallarını çiğnememelerini, çocuklarımızın nezaket kurallarını çiğnememelerini, çocuklarımızın nezaket dışılıklara muhatap olmamasını istiyoruz. Çünkü insanın gen haritasını okuyacak ilim adamları onun yalnızca nezaket şifreleriyle yazılmış olduğunu görecekler.
Nezaket, insanlık için dünyanın bütün demokrasilerden daha güzel ve insan yaratılışına en uygun rejim biçimidir. İş işten geçmeden…
(Tanıtım Bülteninden)


