Günlükler – Stefan Zweig
| Tür: | Günlük – Anı, Roman |
| Yazar: | Stefan Zweig |
| Yayınlanma Tarihi: | 1997 |
| Yayınevi: | Can Yayınları |
| ISBN: | 9789750728778 |
Karakterler
Stefan Zweig: Kitabın merkezindeki ve tek sürekli ana karakteridir. Son derece duyarlı, içe dönük ve kendine karşı acımasız derecede eleştireldir. Başarılı bir yazar olmasına rağmen sürekli yetersizlik hissi, üretme baskısı ve dağınıklık duygusuyla mücadele eder. Hümanisttir. Savaşa, milliyetçiliğe ve şiddete derin bir ahlaki karşıtlık duyar. Günlüklerde giderek artan yalnızlık, aidiyet kaybı ve umutsuzluk, onun ruhsal kırılganlığını açıkça gösterir. Zweig, kendini hem çağının tanığı hem de onun altında ezilen bir birey olarak konumlandırır.
Friderike Zweig: Zweig’in eşi olarak günlüklerde yer alır. Destekleyici, düzenleyici ve fedakar bir figürdür. Zweig’in dağınık ruh haline karşı daha pratik ve koruyucu bir duruş sergiler. Günlüklerde doğrudan uzun betimlemelerle değil, Zweig’in hayatını dengeleyen bir unsur olarak görünür. Bu da onun sessiz ama önemli rolünü vurgular.
Konusu
Yazarın 1912–1940 yılları arasında tuttuğu kişisel notlar üzerinden, kendi iç dünyasını ve iki dünya savaşı arasındaki Avrupa’nın siyasal, kültürel ve ruhsal çöküşünü anlatır. Eser, yazarlık kaygıları, aidiyet ve sürgün duygusu, savaşın insan üzerindeki yıkıcı etkileri ve umudun giderek tükenişi etrafında şekillenen bir iç tanıklık ve çağ belgesi niteliğindedir.
Günlükler Özeti
Günlükler, yazarın 1912’den başlayarak farklı dönemlerde tuttuğu ve aralarında uzun boşluklar bulunan kişisel notlarının kronolojik bir bütün halinde okunmasıyla, hem kendi iç dünyasının hem de 20. yüzyıl Avrupa’sının ruh halinin izini sürer. Zweig, 1912’de günlük tutmaya yeniden başladığında bunu hafızasını canlı tutmak ve kendini denetlemek için yapar. Bu ilk sayfalarda yazarlık disiplinine dair kaygıları, ruh hali dalgalanmaları ve kendine yönelik sert eleştirileri öne çıkar.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında notlar, bireysel gözlemin ötesine geçerek Avrupa’nın akıl ve insaniyet temelinde çözüldüğüne dair güçlü bir tanıklığa dönüşür. Savaş coşkusunun kitleleri nasıl sürüklediğini, entelektüellerin bu ortamda nasıl savrulduğunu ve Avrupa fikrinin nasıl yaralandığını kaydeder. Savaş sonrasında günlükler uzun süre kesintiye uğrar. Bu boşluklar, kitabın süreklilikten çok kritik anları belgeleyen bir iç kayıt defteri niteliğinde olduğunu gösterir. Zweig, 1931’de günlüğe yeniden döndüğünde yaklaşan tehlikeyi açıkça sezer. Avrupa’da otoriterliğin ve faşizmin yükselişiyle birlikte aidiyet duygusunun zayıfladığını, kendi yaşamında da köksüzlük ve güvensizlik hissinin arttığını yazar. 1930’lar boyunca notlar giderek karanlıklaşır: sürekli yolculuklar, geçicilik duygusu, üretme baskısı, kendine güvensizlik ve kültürel çevrenin daralması iç içe geçmiş olur.
1939–1940’a gelindiğinde ise İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla günlükler neredeyse bir varoluş krizi belgesine dönüşür. İnsanlığın aklını yitirdiği, Avrupa kültürünün çöktüğü ve geleceğe dair umudun giderek tükendiği düşüncesi ağır basar. Böylece Günlükler, Stefan Zweig’ın erken dönem iç hesaplaşmalarından savaşlar arası Avrupa’nın çöküşüne, oradan da sürgün psikolojisi ve umutsuzlukla örülü son yıllarına uzanan bir tanıklık sunar.
Günlükler – Kitap Açıklaması
Yüzyılımızın önde gelen düşünür ve yazarlarından Stefan Zweig’ın Türkçede ilk kez yayımlanan Günlükleri, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının acılarına tanık olmuş, bu acıları derinden yaşamış bu duyarlı insanın, yaşadığı dönemle ilgili düşüncelerini, iç dünyasını açıkça ortaya koyan birer belge niteliğinde. Yaşamının son yıllarını önce İngiltere’de, sonra da Brezilya’da gönüllü sürgünde geçiren, sevdiği insanlardan, alıştığı çevreden uzak düşen, dünyanın çöküşüne, inandığı, değer verdiği kavramların yıkılışına, bozuluşuna daha fazla katlanamayacağını düşünerek karısıyla birlikte 1942 yılında intihar eden Zweig, özellikle İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş yıllarında, asla onaylamadığı, nefret ettiği Hitler’in ırkından gelmenin acısını taşımak yanında, dünyanın içine sürüklendiği felaket ortamına dayanamadığı için de melankoli sınırlarına dayanan bir karamsarlığa düştü…
(Tanıtım Bülteninden)


