Aşka Dair – Henri Beyle Stendhal
| Tür: | Roman, Deneme |
| Yazar: | Henri Beyle Stendhal |
| Yayınlanma Tarihi: | 2024 |
| Yayınevi: | Yapı Kredi Yayınları |
| ISBN: | 99789750863950 |
Konusu
Aşka Dair kitabının konusu, aşkın romantik bir duygu olmaktan çok zihinsel, psikolojik ve toplumsal bir süreç olarak nasıl oluştuğunu incelemektir. Yazar, aşkı türlerine ayırır ve özellikle kristalleşme kavramıyla, aşığın sevdiği kişiyi zihninde nasıl idealize ettiğini açıklar. Kitap, aşkın bireyin iç dünyası kadar toplum, evlilik ve ahlak düzeni tarafından da şekillendirildiğini tartışır.
Aşka Dair Özeti
Aşka Dair kitabı, ilk olarak 1822 yılında yayınlanmıştır ve aşkı bir hikaye gibi anlatmaktan çok, aşkın nasıl doğduğunu, zihinde nasıl büyüdüğünü ve toplum tarafından nasıl biçimlendirildiğini adım adım inceleyen psikolojik–felsefi bir denemedir. Stendhal bu metni, özellikle karşılıksız kalan bir tutkunun ardından (Metilde Viscontini Dembowski’ye duyduğu aşk) aşkı neredeyse bilimsel bir dikkatle çözümlemeye yönelerek kurar.
Kitabın omurgası önce “aşk nedir?” sorusunu parçalarına ayırmakla başlar: Stendhal, aşkı tek bir şey olarak görmez; dört ayrı aşk türü tanımlar. Birincisi fiziksel aşktır: bedensel çekim ve arzu merkezlidir. İkincisi amour-goût (zevk/hoşlanma aşkı) diye adlandırdığı, daha hafif, “oyun” gibi yaşanan ve çoğu zaman toplumsal nezaketle iç içe geçen aşktır. Üçüncüsü kibir/vanite aşkıdır: sevilen kişiden çok, ilişkinin sağladığı prestij, gurur, “kazandım” duygusu önem kazanır. Dördüncüsü ise Stendhal’in esas ağırlık verdiği tutku aşkı (passion-love) dır: kişinin kendini riske attığı, yoğun, dönüştürücü ve çoğu zaman acıyla da beslenen aşk. Stendhal bu ayrımı yaparak, “ben aşık oldum” dediğimizde aslında çoğu zaman farklı psikolojik karışımlar yaşadığımızı öne sürer.
Ardından kitap, özellikle tutku aşkının zihinde nasıl adım adım oluştuğunu anlatan ünlü şemaya gelir: Stendhal, aşkı bir anda olup biten bir yıldırım gibi değil, evrelerden geçen bir süreç olarak tarif eder. Bu evreler farklı baskılarda/yorumlarda çeşitli kelimelerle çevrilse de çekirdek fikir şudur: önce bir hayranlık (karşıdakinde parlayan bir şey görme), sonra “onunla yakınlaşmak güzel olur” diye beliren bir arzu/istek, ardından karşılık alma ihtimali doğduğunda umut, umut büyüdükçe zihnin karşı tarafı olduğundan daha kusursuz görmeye başlaması… Stendhal bu zihinsel büyütme mekanizmasını kitabın ana kavramı olan “kristalleşme” ile açıklar.
Kristalleşme, Stendhal’in bulduğu çok somut bir benzetmeden doğar: Tuz madenlerinde çıplak bir dalın aylar sonra tuz kristalleriyle kaplanıp pırıl pırıl bir şeye dönüşmesi gibi, aşık olan zihin de sevdiği kişiyi gündelik gerçekliğinden koparıp parlatır; küçük ayrıntılar elmas gibi görünür, kusurlar görünmezleşir ya da sevimli birer işarete dönüşür. Yani aşkın büyük kısmı, dışarıdaki nesneden çok zihnin yaptığı işlemdir: Stendhal’in iddiası, aşık kişinin gerçeği görmeyi bırakıp, gerçek üzerine kristal bir güzellik tabakası örmesidir.
Kitap burada da durmaz; Stendhal kristalleşmenin tek seferlik olmadığını, aşkın iniş çıkışlarında yeniden üretilebildiğini ve özellikle “ya kazanacağım ya öleceğim” türü yoğunluklarda kristalleşmenin daha sertleştiğini tartışır (bazı yorumlar bunu “ikinci kristalleşme” diye adlandırır). Böylece aşk, sadece “karşıdakini yüceltmek” değil, aynı zamanda belirsizlik ve korku altında kanıt üretme (her işareti “beni seviyor”a yorma) gibi bir zihinsel ekonomi halini alır.
Metnin ilerleyen kısmında Stendhal, aşkın yalnızca bireysel psikoloji olmadığını; toplum, sınıf, ahlak, eğitim ve özellikle evlilik düzeni tarafından şekillendirildiğini savunur. İkinci büyük bölümde, dönemin evlilik normlarına eleştirel yaklaşır; “aşk”ı boğan şeyin çoğu zaman kurumlaşmış beklentiler, çıkar hesapları ve kadınların özgürlüğünü daraltan kültürel çerçeveler olduğunu söyler. Bu nedenle Stendhal’in metni, kendi döneminde “fazla cesur” sayılabilecek şekilde kadınların eğitimi ve ahlaki/kişisel özerkliğilehine görüşler de içerir.
Aşka Dair – Kitap Açıklaması
Klasik dünya edebiyatına Fransızca iki roman başyapıtı (“Kırmızı ve Siyah”, 1830 ve “Parma Manastırı”, 1839) armağan eden Stendhal’in İtalyan özgürlükçü Metilde Viscontini Dembowski’ye beslediği karşılıksız aşkın ürünü bir eser “Aşka Dair”. Belki de “Aşk”ın psikolojik ve sosyolojik tahlillerinin düşünce tarihindeki en saf anlatısı.
Stendhal’in meşhur “kristalleşme” kavramını içeren “Aşka Dair”, dönemin romantik ruhunu fazlasıyla aşarak, 19. yüzyıl Avrupa toplumunda aşk olgusu ile kadının toplumsal konumunu ve farklı coğrafyalardaki değişimini kendine özgü üslubuyla kaleme alıyor.
(Tanıtım Bülteninden)


