Statü Endişesi – Alain De Botton
Tür: | Deneme |
Yazar: | Alain De Botton |
Yayınlanma Tarihi: | 2021 |
Yayınevi: | Sel Yayıncılık |
Konusu
Alain de Botton, Statü Endişesi adlı kitabında toplumun bize empoze ettiği başarıyı sorguluyor. Kişinin toplumdaki yeri olarak ifade edilen statü, aynı zamanda kişinin dünyadaki değeri olarak da tanımlanabilir. Kitabın ana konusu başarısızlık korkusu, bunun sonucunda çekilen acılar ve kaçış noktalarıdır.
Statü Endişesi Özeti
Statü kavramı dar anlamda bir kişinin mesleki veya resmi konumunu ifade eder. Başkaları tarafından nasıl algılandığı ve ifade edildiği belirleyici faktördür. Nadir istisnalar dışında hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair bazı işaretler arar ve bunlara güveniriz. Bu durum bizi statü kaygısının kollarına atıyor. Statü kaygısı ise bizi büyük bir acıya, üzüntüye sürükleme ihtimaline sahiptir. Sevgi eksikliği bizi statü kaygısına sürükleyen yegane sebeplerden biridir. Başkalarının dikkatini, sevgisini ve saygısını kazanmak için görünür olmaya çalışıyoruz. Zengin insanların mevcut servetlerini artırma konusundaki ısrarlarını anlamakta zorlanıyoruz, ancak amaç sadece daha fazla mülk sahibi olmak değil. Amaç onların para biriktirme süreci sonucunda kazanacakları saygıyı aramalarıdır.
Toplumda “snops” olarak adlandırılan insan davranışları da incelenmektedir. Züppeler bizim kim olduğumuzu umursamıyor, statümüzü kaybettiğimizde nasıl bir insan olacağımızı umursamıyorlar. İnsani değerlerin ve sosyal konumun doğrudan ilişkili olduğuna inanıyorlar. Züppeliğin altında derin bir korku ve kaygı yatıyor. Kibir ve kibrin gerçek yakıtı korkudur. Bir nevi aşağılık kompleksi sonucu ortaya çıkan davranışlardan bahsettiğimizi söylesek yanılmış olmayız.
Moda trendleri, medya ve alışveriş alışkanlıkları statü kaygısını körüklüyor. Kişiliğimize dair hiçbir şey ifade etmeyen bu hareketler, sevgiye ve kabule ulaşma yolunda tutunduğumuz temel direkler haline gelir. Rolü satın alıp üstlenenlerle dalga geçmek yerine, bu tür gösteriş ve gösteriş objelerini satın almayı psikolojik olarak gerekli kılan toplumu eleştirmek ve suçlamak faydalıdır. Düşük statüye sahip olmanın cezası maddi yetersizlik ise, züppeliğin cezası da önem simgelerine sahip olduğumuz için hissettiğimiz aşağılık duygusudur.
Hissettiğimiz kaygıyı ve kırgınlığı besleyen tek duygu, şu an olduğumuzdan farklı bir şey olabileceğimiz duygusudur. Kıskançlığa neden olan, başkalarıyla aramızdaki orantısızlık değil, yakınlıktır.18. 20. yüzyılda ortaya çıkan hareketler insanlığı derin acılara sürüklemiştir. Önceleri zenginliğin ve yoksulluğun hak edildiğine inanılırken, hareketler sonucunda tüm insanlığın eşit olduğu ve herkesin her şeyi başarma konusunda sınırsız güce sahip olduğu inancı ortaya çıktı. Burjuva ya da kraliyet ailesinin mal varlığı sorgulanmıyordu. Ancak her şey az çok eşit olmaya başlayınca en küçük farklılıklar bile ön plana çıkmaya başladı. Demokratik toplumlarda bireyler kendilerini tuhaf bir melankolinin içinde buldular.
Kişisel gelişim kitaplarının ortaya çıkmasıyla birlikte insanlar bize şunu söylüyor: “Bunu yapabilirsin, o kadar da zor değil.” söylemeye başladı. Bu bizi olduğumuzdan farklı biri olma ihtimalini düşündürdü ve kendimize atfettiğimiz anlamların yükünü taşımamıza neden oldu. Gücümüzün yetmediği şeyleri arzuladığımızda yoksullaşmaya başlarız. Ancak elimizdeki kaynakları kullanabildiğimiz ve doyabildiğimiz sürece zengindik. Zengin olmanın iki yolu vardır: çok paraya sahip olmak ya da arzuları sınırlamak.
Çözüm olarak aşk için paraya ihtiyacımızın olmadığını bilmeliyiz. Kendimize değer verirken entelektüel bilinci uygulamak, koşulsuz saygı ve sevgi almayı beklediğimiz anlamına gelmez. Sağduyumuzu kullanmalı ve bazı görüşlerin gerçekten duyulmaya değer olup olmadığını sorgulamalıyız. Sağduyumuzla sorguladığımızda bu fikirlerin sahiplerine pek de saygı duymadığımızı göreceğiz. Hepimiz bu insanlara çok fazla değer veriyoruz. Genel olarak kabul edilen her fikrin tam bir saçmalık olduğundan emin olun; Çünkü çoğunluğun dikkatini çekmeyi başarmıştır. Önemli olan tesadüfen bir araya gelen bu insanlara nasıl göründüğümüz değil, bildiğimiz şekliyle ne olduğumuzdur. Eleştirinin hedefe ulaştığı sürece acı verdiğini unutmayın.
Eleştiride kullanılan tek unsur mizahtır. Dünyada kötülüğün sona ermesiyle mizahın da sona ereceğini söylüyorlar. Bizi komik yapan şeyler günlük yaşamda öfke ve utançla karşılaşacağımız şeylerdir. “Ben de bunu bu şekilde deneyimliyor olmalıyım.” Garip yönlerimizi toplumsal alana sunuyor. Kaygı ne kadar kişisel olursa, kahkaha atma olasılığımız da o kadar artar. Toplumsal sorunlarla boğuştuğumuz, acı içinde kıvrandığımız bu günlerde Statü Kaygısı belki de bizi biraz olsun rahatlatacak bir çalışmadır. Dünyada bu kadar acı ve sınırlı bir zaman varken, artık başkalarının bize yüklediği değer ve yargılardan kurtulup kendimizi arındırma zamanının geldiğini söyleyebiliriz. Yaşadığımız hayatlar, birisinin sahip olmak isteyeceği türden hayatlar olabilir veya yaşamak istediğimiz hayatlar, yaşanmaya değer türden hayatlar olmayabilir.
Statü Endişesi – Kitap Açıklaması
Statü Endişesi, hepimizin içini kemiren ancak pek nadir ifade edebildiğimiz bir korkuyu su yüzüne çıkarıyor: Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü korkusu ve başarısızlığımızın toplum tarafından acımasızca yargılanacağı hissi. Bir başka deyişle, evrensel bir endişeye, statü endişesine ayna tutuyor.
Alain de Botton, yine zarafet ve incelikle statü endişemizin nereden kaynaklandığını ve onu yenmek için neler yapabileceğimizi anlatıyor. Felsefecilerin, sanatçıların ve yazarların yardımıyla, statü endişesinin tarihsel öyküsünü ve tarih boyunca bu endişeyi yenmeye çabalamış hareketleri inceliyor. Toplumun acımasız yargılarına karşı kalkanlar edinen ve bu yolla mutluluğa ulaşmaya çalışan yalın ayaklı filozofların, üstsüz bohemlerin, komedyenlerin, şair ve ressamların bir resmigeçidini sunuyor okura.
Sonuç: Bu kitap yalnızca eğlendirmiyor, düşüncelerimizi de kışkırtıyor. Felsefenin yardımıyla toplumsal kaygılarımızdan kurtulmamızı sağlarken yürekleri hafifletiyor. Kitabı okuyanlar, belki yıllardır ruhlarını kemiren statü endişesinden arınmış olacaklar.
(Tanıtım Bülteninden)