Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? Beyinbilimin Yanıtı -Türker Kılıç
Tür: | Bilim |
Yazar: | Türker Kılıç |
Yayınlanma Tarihi: | 2024 |
Yayınevi: | Doğan Kitap |
ISBN: | 9786256210004 |
Konusu
Kitapta bütünü oluşturan parçalardan ziyade o parçalar arasındaki ilişkinin tüm sistem üzerindeki belirleyiciliği üzerinde durulur. Yazar, yaşama anlam üretme noktasında bağlantısallık ve yaşamdaşlık perspektifinden yaklaşır. Evren tek bir bütündür ve her şey birbirine zamandan ve mekandan bağımsız bağlarla bağlıdır.
Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? – Özeti
Yazara göre “Nasıl daha iyi ve güzel bir yaşam kurabiliriz?” sorusu yaşamımızı anlamlandırma noktasında bir başlangıç noktasıdır. Duyu organlarımızla çevremizi fark ederken, zihnimizle anlıyor ve bilincimizle anlamlandırıyoruz. Bu noktada zihin temelini beyinden alırken bilinç de kökenini yaşamdan alır.
Türker Kılıç’ın da parçası olduğu İnsan Beyin Projesi’nin temel sorusu olan “Beyin nasıl zihin oluşturur?” ve bu sorunun devamında bu zihnin matematiksel modellemesi yapılabilir mi? soruları ile nörobilime daha bütüncül yaklaşılması gerektiğini keşfetmiştir. Proje kapsamında ilk defa 36 bin fare amigdala nöronunun karar verme aşamasındaki video kaydı elde edilmişti ve bu binlerce nöronun nasıl bağlantısallık içinde karar verdiğine dair ilk matematiksel modelleme elde edilmişti. Bu keşif çalışmaların seyrini önemli ölçüde değiştirmiştir. Çünkü ilk kez çalışmalarda esas gerekenin gelişmiş bilgisayar sistemlerinden ziyade yeni bir matematik anlayışı olduğu idrak edilmeye başlanmıştır.
2015’ten sonra anlaşılıyor ki insan beyni bir bilgisayar sistemi şeklinde çalışmıyor. Çünkü nöronlar 0 ve 1 şeklinde kararlar vermiyorlar. Her nöron 0 ile 1 arasında sonsuz alternatiften birini seçip karar veriyor. Dolayısıyla doğru ölçümler yapabilmek için bilgisayar teknolojisi değil matematiksel yeni bir kavrayış gerekiyordu. Yazar bunu şu şekilde örneklendiriyor: “Mesela 1670’lerde Leibniz kendisine İsa’dan 500 sene önce Kıbrıslı Zenon’un sorduğu soruyu soruyor: Bir tavşanla bir kaplumbağa yarışsa ve kaplumbağa yarışa tavşanın 10 metre önünde başlasa, her zamanki matematiğe göre ilk zamanda yolun yarısını katetse bile bu tavşanın, bu kaplumbağayı sonsuza kadar geçememesi lazım. Ama Leibniz diyor ki, 10 metre geride başlayan her tavşan kaplumbağayı geçer. Öyleyse yeni bir matematiğe ihtiyacımız var.”
Yeni bir sistem arayışının sonucu olarak, herhangi bir bilinmez bütünü oluşturan parçalardan ziyade, bu parçaların birbiriyle etkileşiminin daha önemli olduğu ve esas olarak bunun araştırılması gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır ve nasıl ki mevsimler, iklimler her ay değişir, beyinde de elektro kimyasal olaylar her an yeniden oluş içerisindedir. Önceden en yetkin bilgi işleme sisteminin insan beyni olduğu düşünülse de aslında yaşamın kendisidir.
Her bilgi işleyen sistem, zeka üretir ve her işleyen sistem de er ya da geç var olmayan bir bilgi üretir. Bunu beyne uyarlarsak, biyolojik bir işletim sistemi olarak beyin ve onun yaşam içerisindeki ortaya koyduğu enformasyon ağı da zihindir. Bunun enformasyon matematiği içerisindeki yeri özdönüşümdür. Sistemler, birbirini dönüştürür. Parçalar önce kendilerini, sonra da bütünü değiştirirler.
Kültürel miras adeta birleşik kaplar esasına göre işler. Bağlantısallık, mekandan zamandan bağımsızdır. Bir kaşifin icat ettiği bir makine bağlantısallık ağı içerisinde yıllar sonra bir başkası tarafından geliştirilip başka bir hale dönüştürülebilir. Yıllar önce yapılmış bir heykel dahi bugünkü enformasyon ağının içinde yer alır, çünkü biz o heykelden öğrendiklerimizle yaşama yeni katkılar sunabiliriz.
Bizim kültürümüzün yarattığı en büyük yanılsamalardan biri de yaşamın merkezinde insan olduğu varsayımıdır. Biz bugün ormanın yaprak için olduğu varsayımıyla yaşıyoruz, ölümümüzün her şeyin sonu olacağını düşünmemiz gibi. Ancak bağlantısallık biliminin getirdiği yeni kültürde zihnimizi yaprağa değil, ormana odaklamalıyız. İnsanın kendini dünyanın merkezinde görmesi bir ilüzyondan ibarettir. Pandemi döneminde görüldü ki arı türü yaşamın çeşitliliği noktasında insandan daha önemli. Tagore’un bir sözü var: Bir insan, ne zaman gölgesinde oturamayacağını bildiği halde ağaç dikmeye devam eder, işte o zaman yaşamın anlamını anlamaya başlamıştır.”
Sadece insanın varoluşuyla mümkün olan bir yaşam yoktur. Yeni bilim anlayışına göre insan artık dünyanın yalnız onun olmadığını, tüm canlılarla eşit haklara sahip olduğunu öğrenmek mecburiyetindedir. Bir insanı yok etmekle bir hayvanı yok etmenin yaşam ve suç değeri açısından bir farkı yoktur. İnsanlar, tüketim aşamasından anlamlandırma aşamasına geçtiğinde yaşam da çok boyutlu bir şekilde gelişecektir.
Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? – Kitap Açıklaması
“Herhangi bir alandaki üstünlük iddiası, dünyanın merkezi olduğunu düşünen insan için geçerliydi. Oysa şimdi nehrin, toprağın, denizin, havanın, kuşun, börtü böceğin varlığına bağlı olduğumuzu biliyoruz. Bu bilgiyi bir yaşam biçimine dönüştürdüğümüzde yeni bir hayat uzanacak önümüzde.”
Pandemi bize yeni bir dünyanın eşiğinde olduğumuzu gösterdi, deneyimlediğimiz ama henüz anlamlandıramadığımız bir dünya… Oysa yeni bilim, bize bu dünyanın koşar adımlarla geldiğini haber veriyordu. Yaşamın yapıtaşının atom değil, enformasyon olduğunu, evrendeki her şeyin içinde bulunduğu bağlantısallık ağıyla var olduğunu son yıllarda ardı ardına Nobel alan nörobilim ve matematik alanındaki çalışmalar göstermişti. İnsan yalnız değildi, biricik değildi, üstün değildi; insan evrende yaşam için var olan canlılardan bir tanesiydi sadece. Bu anlayış tümüyle yeni bir çağın, hukukun, eğitim sisteminin, değerler sisteminin habercisiydi.
Prof. Dr. Türker Kılıç, Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? sorusunu nörobilimle yanıtlıyor ve bize yalnız kendimizi değil, çevremizi de dönüştüreceğimiz yeni bir perspektif öneriyor. Dünyaya her sabah aynı heyecan, aynı merakla bakmamızı sağlayacak, gündelik hayatı sürprizsiz yavanlığından kurtaracak bir perspektif. Yaşama ve yaratmaya borçlu olduğunu düşünen yediden yetmişe herkesin başucu kitabı.
(Tanıtım Bülteninden)