Abbas Sayar Sözleri
Her işin ivazsız olanı güzeldir. Huzur ve mutluluk ivazsızlıktan doğar.
Bir şair: “kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi” der.
Büyükler ne demişler: Eğriden tok görmedim. Doğrudan aç görmedim.
“Yiyen ağız utanır” derler. Bunların ki öyle değil. Bunlara göre “Yiyen ağız yeni lokma bekler.”
Gözü kör olsun yokluğun. Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder.
Karnında kırk tilki var Kılkuyruğun oğlunun. Hiçbir tilkinin de kuyruğu birbirine değmez.
Kimsenin kimseye yürek yakınlığı yoktu. Hep küfrediyorlardı içlerinden birbirlerine.
Gözü kör olsun yokluğun. Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder.
Her işin çıkarsız olanı güzeldir. Huzur ve haklı mutluluk çıkarsızlıktan doğar.
Sahtekâr köpekler kapılardan çıkanlara sürtünmeye başlarlar. Gözü kör olsun açlığın… Hepsi birkaç lokma ekmek içindir yaptıklarının.
Yel uluyordu. Kar tozutuyordu. Gök, un eliyor, yel onu keyfine göre oynatıyordu.
Bedeninin hiçbir parçası kendine itaat etmiyordu. Böylesi hiç başına gelmemişti. Gelmeyecekti de…
Köye girdi, evin kapısına başı ile vurdu. Ev, kendisinindi. İbrahim kadar, karısı, çoluğu, çocuğu, öküzler, inekler, keçiler, tavuklar kadar Dorukısrak’ındı bu ev.
İki türlü yılkı atı olur. Hatta üç türlü. İki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüşü, defterden silinmişi.
Duyduk, rüzgâr efendi duyduk. Kış geliyor diyorsun. Hoş geldi, sefalar getirdi. Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?
Bir gün tersine döner yazın inşallah. Kulun kısmetine düşen sabır… Sabır ile koruk helva olmuş.
Yok, düşünmüyor duygulanıyordu. Duyguları atla ilgili anılarla karışıyordu. Yarım yarım kesiliyordu duygular. Yarım yarım bölünüyordu anılar.
Gözü kör olsun yokluğun. Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder. Kalp paraya çevirir. Bunun burasına yokluk denmiş.
Kimsenin ahı kimsede kalmaz. Hiçbir söz yerde bırakılmaz. Yeter ki insanın kara canı sağ olsun.
Dünya genişti. Eni yoktu butağı yoktu. Allah rızkına kefildi cümle yaratığın. Kuşu da geçiniyordu, kurdu da.
Arabaya koşulu atlar gibi bir boy ilerliyorlardı. Fakat şimdi gerilerdeki araba, kış, açlık ve ölüm tehlikesiydi.
Abbas Sayar Alıntıları
Anılarda Yumak Yumak
İnsan, bencilliğinde kendini kemirip sonra da yiyen bir yaratık. Mahlûkların en acayibi…
Dik Bayır
Fırsatını bulsak, birbirimizin el altından yüreğini çalarız.
Ölümün ötesinde tarifi yapılmış bir köy yok.
Namus bir kızın kızlığının, hemi de zor ilen bozulmasıyla bitiyorsa öyle namusun içi batsın.
Asilikten fayda gelseydi, Şeytana fayda gelirdi.
O zaman șeher deyince bir Gayseri’nin ismi geçer. O da uzakları uzağı.
El Eli Yur, El De Yüzü
Ayçiçeği gibi menfaatleri ne tarafsa o tarafa dönerler.
Yılkı Atı
Duyduk, rüzgâr efendi duyduk. Kış geliyor diyorsun.
Allah ahı yerde bırakır mı? Hem de ağızsız, dilsiz hayvanın hakkını… Eden bulur.
Dünya genişti. Eni yoktu budağı yoktu. Allah rızkına kefildi cümle yaratığın. Kuşu da geçiniyordu, kurdu da…
Yaş ilerliyor, beden kuvvetten düşüyor, fakat yük bir türlü eksilmiyordu.
Karayelin de çalımı bozulur. Yel döner, hava ılır… Bir bakarsın güllük gülistanlık her bir yön.
Tokluk, hayatı düşündürür. Toklukla birlikte, hayatla olan bağlar artar, kavileşir.(…) Kini azaltır, hoş görürlüğü arttırır.
Gözü kör olsun yokluğun. Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder. Kalp paraya çevirir.
Ve yağmur teklemeden düşünceye dek kıpırdamadı. Çok geçmeden bulutlar sicim sicim çözülmeye başladılar.
Emme, böyle gavur bir yel değil, dinsiz bir yel değil. Bad-ı saba, limonata gibi bir yel.
Bir iş vardı işin içinde. Gücünün bir yanına bıçak vurmuşlardı. “Kuvvat” ı kesilmişti.
Gece, aynı ağırlıkla üzerlerine indi. Tekleme kurt ulumaları yeniden duyulmaya bağladı.
Zaten içeri doğru meyilli kapı gıcırtı ile geriye yaslandı. Zeliha Dorukısrak’ı karşısında buldu. Atın bitkin haline acıdı.
Abbas Sayar’ın Hayatı ve Eserlerine Bakmanızı Öneririz.
Sayfamızda Abbas Sayar’ın hayatı ve eserleri yer alır.