Kitle Psikolojisi – Sigmund Freud
Tür: | Psikoloji |
Yazar: | Sigmund Freud |
Yayınlanma Tarihi: | 2000 |
Yayınevi: | Cem Yayınevi |
Konusu
Belli bir ortak düşünceyi veya ideali paylaşan insanların oluşturduğu topluluğa kitle adı verilir. Kitle psikolojisi de bu insanların geliştirdiği davranış ve düşünce biçimini inceler. Bu konunun ayrı ele alınmasının sebebi de kitlelerin kitleleri oluşturan bireylerden çok daha farklı karakteristik özellikler barındırabiliyor olmasıdır. Kitledeki insanların sayıca çoklukta oluşu da bireylerin psikolojisini ayrıca etkiler. Kitapta Freud’un Le Bon’un düşüncelerinin önderliğinde kitle psikolojisi üzerine çıkarımları anlatılmaktadır.
Kitle Psikolojisi Özeti
Psikolojik kitlelerdeki en tipik özellik kitleyi oluşturan bireylerin birbirinden farklı ya da tamamen aynı olsa da yalnızca kitleleşmesinden ötürü kolektif bir ruh kazanarak tek vücut gibi davranmasıdır. Bunu insan vücuduna benzetebiliriz. Nasıl ki hücreler birleşerek bir organizmayı meydana getiriyorsa, kitlede de farklı türden insanlar bir araya gelerek birbiriyle kaynaşır ve bir davranış sergilerler. Eğer ki çok farklı türden insanlar bir araya gelebiliyorlarsa bu bir aradalığı oluşturacak bir neden gereklidir. Kitle psikolojisini yakından inceleyen Le Bon bu bir aradalık sebebini kitlenin bir karakteristik özelliği olmasına bağlar. Le Bon’a göre, tek kişinin bireysel olarak sahip olduğu ya da edindiği özellikler kitle içerisinde silinmiş bir haldedir. Yani bireylerin kendine özgü karakterleri kitle içerisinde görünür halde değildir. Ayrıca Le Bon kitleyi oluşturan insanların kendilerinde olmayan farklı özellikler de geliştirebileceği görüşündedir ve bunu da üç nedene bağlar. Bu nedenlerden ilki insan sosyal ve kalabalık bir ortamda yaşadığı için kalabalık bir ortamda kendisini olduğundan daha güçlü hissederek kendisini birtakım içgüdüsel isteklerine kaptırabilir. İkinci neden olarak da kitlesel özellikler bireylerin kendi karakter özelliklerinden farklı olacağından bu özellikler bireylerin kendi yeni özelliklerinin de çıkmasına etki edebilir. Bu durum farklı yönlerde de etki edebilir. Örneğin birey kendi çıkarını kitle çıkarına feda edebilir. İnsanın bencil bir varlık olduğu düşünüldüğünde bu durum bireyin doğasına aykırı bir davranıştır. Üçüncü neden ise telkin yatkınlığıdır. Bazen insanlar kendi bilinçli kişiliğini kaybederek kendi karakterine zıt düşebilecek davranışlar sergileyebilir ve o kitlenin tüm telkinlerini benimseyebilir.
Kitle ile ilgili olarak Le Bon’un öne sürdüğü düşüncelerden biri de insanın örgütlenmiş bir kitleye katılması ile onu medeniyetten uzaklaştıran bir davranıştır. Çünkü burada birey kendinden soyutlanarak daha ilkel ve içgüdüsel davranışlar sergileyebilir. Hal böyleyken de aniden parlayabilir, çevresine zarar verebilir ya da pek çok coşkulu eylemler gerçekleştirebilir. Kitledeki birey için yapılmayacak bir şey yoktur. Kitlenin bir diğer özelliği ise gerçekle olan mesafesidir. Kitlede İllüzyonlara, gerçeküstü durumlara gerçekten daha çok yer verilir.
Le Bon kitledeki düşünsel yeteneğin kolektif yoldan engelleniyor olması ve duygusallıkta görülen güçlenmenin her zaman negatif yönde olmayacağını, kitle ahlakının bazı durumlarda kitleyi oluşturan bireylerin ahlakından daha üst bir düzeyde olup ileri seviyede bir fedakârlık oluşturabileceğini de ayrıca belirtir. Bu durum da çok büyük kitlesel başarılar elde edilmesine yol açabilir.
Kitle, sahip olduğu büyüklükten dolayı inanların üzerinde yenilmez ve cezalandırıcı bir otorite olarak görünebilir. Bu korku ortamında mevcut otoritenin bir sahibi varsa bu güç tüm insanlara hükmedici hale getirebilir. Bu şekilde kişiler bireysel olarak kalkışamayacakları ya da kendi onaylamadıkları davranışları bu otorite etkisiyle gerçekleştirebilirler. Mc Dougall, bu şekilde bir kitlede fazla zeki olmayan insanların zeki insanları kendi düzeylerine indirgeyebildiklerini söyler.
Daha önce belirtilen telkin yatkınlığı düşüncesi yerine libido kavramı kullanılırsa bu kavramı sevgi adı altında bir araya toplayabildiğimiz ne varsa tümüne ilişkin içgüdülerin henüz ölçülemeyen, ama nicel bir büyüklük gözüyle bakılan enerjisi olarak düşünebiliriz. Ancak sevgide önemli payı olan bazı kavramları anne-baba sevgisi, evlat sevgisi, dostluk ya da insan sevgisini de libidodan ayıramayız. Araştırmalara göre sayılan bu sevgiler ayrı cinsler arasında cinsel birleşme amacına yönelik bir dışavurumdur ve duruma göre kişilerin kendilerinde saklı kalabilir. Duygusal bağlamlar kitle ruhunun da temelini oluşturabilir. Neticede kitleyi oluşturabilmek için çok büyük bir güç gereklidir, bu güç de pekala Eros olabilir. Bir diğer düşünce ise kişilerin kendi karakterleri ve özgünlüklerinden kendi istekleri ile vazgeçebiliyor oluşu bu durumun sadece negatif bir yönde oluşmasından çok onları gerçekten seviyor olmasından da kaynaklanabilir.
Kitleler morfolojik yapılarına göre kategorize edilebilirler. Kitleler homojen ya da heterojen olabileceği gibi yapay ya da doğal kitleler de olabilirler. Örneğin cemaat kitleleri ileri derecede örgütlenmiş olan yapay kitlelerdir. Bu kitlelerin oluşabilmesi için belli bir dış gücün zorlaması gerekir. Çünkü bireylerin bu kitlelere katılıp katılmama durumu bireylerin keyfine bırakılmaz. Bu topluluğa katılmayan insanlar bu topluluktan dışlanabilir ya da şiddetle cezalandırılabilirler. Bu tarz kitlelelerde kitlesinin her bir bireyini çok seven ve onların çıkarlarını her daim gözeten bir liderin bulunduğu düşünülür. Herkes eşit derecede sevildiğini düşündüğü için demokratik bir hava hâkimdir. Aynı türdenlik bir aile kavramına işaret eder ve bu bağlılık kitleye sadakat duygusu aşılar. Ancak bu durumlar kitledeki başın ortadan kalkması sonucunda değişebilir ve bir panik ortamı oluşabilir. Panik ortamı da kitlenin çoğunlukla çöküşüne yol açar. Kitledeki insanların birbirlerini koruma ve gözetme durumu panik ortamındayken devre dışı kalır.
Kitledeki bir diğer özellik de kitle bireylerinin düşünsel başarısındaki azalma, duygusal davranışlar sergileme, duyguların dışavurumunda bir engel varsa bunu kaldırma ve bireylerin arzularını gerçekleştirme isteği insanın ilkel yapısına baktığımızda ve çocukluk zamanlarında görülebilecek bir aşamaya gerileyişini göz önüne serer. Bireyler yalnız kalmaktan korkarlar. Çocuklar ilk olarak annesinin onu bırakmasından korkarlar. İlerleyen süreçlerde sürüye ya da aileye yeni ve yabancı bir bireyin katılıyor olması çocuğun paniklemesine sebep olur. Çocuk kardeşine karşı büyük bir kıskançlık besleyebilir. Ancak diğer kardeşin annesi ve babası tarafından eşit şekilde sevildiğini görür ve kendisine bir zarar gelmeksizin arak direyemeyeceğinin farkına varır. Bu duygu zaman içerisinde okul çağlarında da kendini gösterir. Toplumsallık duygusu düşmanca duyguların önüne geçer. Dolayısıyla bu durumda Trotter’ın da söylediği gibi “İnsan, bir sürü hayvanıdır.” sözünü söylemek mümkündür.
İnsanların davranış olarak etkilenmesinde kitledeki ilk insan topluluklarının etkileri görülebilmektedir. Buradan da kitle psikolojisinin en eski insan psikolojisi olabileceği sonucunu çıkarmak mümkündür. Bireysel psikoloji olarak ayrıştırılan durum aslında kitle psikolojisinden çıkarışmış bir özellik olabilir.
Kitle Psikolojisi – Kitap Açıklaması
“…Bireysel psikolojiyle toplum ya da kitle psikolojisi arasında ilk bakışta bize pek önemli görünebilecek karşıtlık, konuyu biraz derinliğine ele aldığımız zaman enikonu yitirir sivriliğini. Gerçi bireysel psikoloji tek insan üzerine eğilir ve onun içgüdüsel gereksinimlerine hangi yollardan doyum sağlamaya çalıştığını araştırır. Ama bunu yaparken, bireyin öbür bireylerle ilişkilerini ancak seyrek olarak, ancak istisna sayılacak belli koşullarda gözden uzak tutar. Bireyin ruh yaşamında başkaları’nın örnek, obje, yardımcı dost ya da rakip kişiler olarak her vakit rol oynadığı görülür. Dolayısıyla, bireysel psikoloji haklılığı su götürmeyen bu genişletilmiş anlamda daha başından beri toplum psikolojisi kimliğini taşır.”