Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar
Tür: | Bilim Kurgu |
Yazar: | İhsan Oktay Anar |
Yayınlanma Tarihi: | 1995 |
Yayınevi: | İletişim Yayıncılık |
Karakterler
Uzun İhsan Efendi : Hayatı istiharelere yatmakla geçer ve hayatı eline ünlü bir filozofun kitabını alıp okumasıyla değişir. İstihareleri sayesinde kıtalar keşfedip Puslu Kıtalar Atlası’nı yapmayı başaran, bir yandan da varlığını sorgulayan biridir.
Bünyamin: Uzun İhsan Efendi’nin oğludur. Onun düşlerinde keşfettiği dünyayı, babasının bıraktığı atlasın yardımıyla yaşayarak öğrenen gençtir.
Ebrehe: Osmanlı Dönemi’nde tüm kirli işleri yöneten teşkılatın yöneticisidir.
Konusu
Hayal ile gerçek arasında gidip gelen ve bilgiyi ararken dil, din, ırk gözetmeksizin bunun yollarını arayan insanların kesişen hayatları ve babanın oğluna dünyayı yaşayarak öğretme çabası.
Puslu Kıtalar Atlası Özeti
Uzun İhsan Efendi ve oğlu Bünyamin İstanbul Galata’da yaşamaktadır. Uzun İhsan rüyasında keşfedilmemiş kıtaları görmek için uyku şurubu içip istihareye yatar. Filozof Rendekar’ın (Rene Descartes) Zagon Üzerine Öttürme (Yönetim Üzerine Konuşmalar) kitabının tercümesi eline geçer ve bu kitabın anlatmak istediklerini istihareye yatarak çözmeye çalışır. Bu sayede Puslu Kıtalar Atlası’nı yazmayı başarır. Fakat rüyayla gerçeği karıştıran Uzun İhsan Efendi; varlık, yokluk, düş, gerçek kavramları ile ilgili şüpheye düşmeye başlar. Düşünüyor olması kendisinin varlığını açık seçik ortaya çıkarıyordur. Babasının garipliklerini çözemeyen Bünyamin, tıpkı babası gibi şurup içerek aklına takılanları uykuda çözmek ister, fakat içerken şurup miktarını ayarlayamaz. Kötüleştiğinde onu öldü sanarlar ve gömüldüğünde içindeki sesi dinleyerek mezardan çıkmayı başarır. Ancak namı bütün Galata’ya yayılmıştır. Toprağın altından çıkmayı başaran gence tünel kazması için Osmanlı ordusunda görev verilir. Uzun İhsan Efendi oğlunu gitmesi yönünde teşvik eder. Dünyayı kendisi gibi rüyalarda değil yaşayarak öğrenmesini söyler ve kendi yazdığı Puslu Kıtalar Atlası’nı verir.
Osmanlı ordusu Zülfiyar adlı casusu kurtarmak için sefere çıkar ve Bünyamin ve arkadaşları kazdıkları tünelde bunun için kıyasıya mücadele eder. Yaralanan Zülfiyar, elindeki değerli mıknatıslı parayı Bünyamin’e vermek zorunda kalır. Yüzünden feci şekilde yaralanan genç, iyileştikten sonra bile tanınmayacak haldedir. Bünyamin’e ulaşmak isteyen Zülfiyar ve adamları Uzun İhsan Efendi’ye işkence yaparlar ve onun gözlerini oyup kulaklarını keserler. Fakat yine de bir türlü Bünyamin’e ve onun elindeki değerli paraya ulaşamazlar. Zülfiyar, o dönemin büyük efendisi dedikleri Ebrehe için çalışmaktadır. Ebrehe bütün kirli işleri yöneten teşkilatın başıdır. Uzun İhsan Efendi bunların elinde dilendirilmektedir. Bünyamin babasını bulmak için teşkilata girer ve önce dilencilerin sonra Ebrehe’nin güvenini kazanır. Bünyamin doğruyu ve bilgiyi bulmaya çalıştığı zamanlarda babasının ona verdiği atlası kendine rehber olarak belirler. Ebrehe, tüm kirli işler teşkilatının yöneticisi olduğu için gücünün farkındadır. Onun hayatını değiştiren “Kehanet Aynası”sayesinde Mehdi’nin geleceği zamanı bilmek istemesi, kendisi kıyametten kurtarma çabaları onu bilgi bulmak için araştırmalara sevk eder. Bünyamin’e duyduğu yakınlıktan dolayı sırlarını onunla paylaşır. Bu arada dilenciler isyan başlatıp Ebrehe’yi öldürürler. Bünyamin Ebrehe’nin son isteğini gerçekleştirir ve onu aranılan para ile gömdükten sonra özgürlüğüne kavuşur. Bünyamin babasının ona verdiği atlası kendine kılavuz etmiş ve hayatı yaşayarak öğrenmiştir. “Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti.Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı.”
Puslu Kıtalar Atlası – Kitap Açıklaması
Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden İhsan Oktay Anar, 1995’te yayımladığı Puslu Kıtalar Atlası ile 7’den 70’e geniş bir okur kitlesine ulaşmaya devam ediyor. Eserinde fantastik ve tarihi roman özelliklerini ustalıkla bir araya getiren yazar, zengin anlatımı ile okurlarına benzersiz bir deneyim sunuyor.
Puslu Kıtalar Atlası, Anar’ın yayınlanan ilk romanı olmasına karşılık, içerik ve biçim bakımından Türk edebiyatının en olgun örnekleri arasında gösteriliyor. Yayımlandığı dönemden itibaren 50’den fazla baskıya ulaşan eser, geçmişin ikonik ögelerini yenilikçi bir anlatımla okurlarına aktarıyor. Bunun yanı sıra yazar, geleneksel iç içe öyküleme tekniğini de postmodernist bir yaklaşımla “üst kurmaca” olarak yeniden yorumluyor.