Güneş Ülkesi – Tommaso Campanella
Tür: | Felsefe |
Yazar: | Tommaso Campanella |
Yayınlanma Tarihi: | 1602 |
Yayınevi: | Say Yayınları |
Konusu
Güneş Ülkesi, Campanella’nın bir gün gerçekleşeceğini düşündüğü bir hükümet projesidir. Tüm kötülüklerin ve adaletsizliğin kaynağı olan Campanella; Bunu, insanın kendisinden başka kimseyi düşünmemesinde, dünya malını benim ve sizinki gibi paylaşmasında bulur.
Güneş Ülkesi Özeti
Güneş ülkesi Campanella’nın bir gün gerçekleşeceğini düşündüğü bir devlet projesidir. Genel olarak, bu kitaptaki tüm kötülüklerin ve adaletsizliklerin kaynağı çan çiçeğidir; Bunu, insanların kendilerinden başka kimseyi düşünmemesinde, dünyanın zenginliğini benim ve sizinki gibi paylaşmasında bulur. Campanella’ya göre; İnsanlar, genel çıkar kaygısından uzak oldukları sürece, kendilerinden başka kimseyi düşünmezler. Halbuki Toplumda birbirine bağlı olan insanların amacı genel iyilik olmalıdır. Bu kitapta Campanella; Özel çıkarları ortadan kaldırdığımızda, toplumun yararından başka bir şey olmayacağına ve bencil davranışların sonunda sosyal güçlerin çatışmasına yol açacağına inanıyor. Bu nedenle, Güneş ülkesinde her şey devlete ve genel iyiliğe hizmet etmelidir. Sosyalizmin temeli budur.
Güneş ülkesinde dayanışma bilinci ve topluma faydalı olma arzusu vardır. Sonuç olarak, güneş ülkesinde özel mülkiyet yoktur. Campanella, Güneş ülkesinin bir gün gerçekleşebileceğine inanıyor, Romalıların ve erken Hıristiyanlık zamanlarının rahiplerinin anavatanları ve toplulukları için isteyerek savaştıklarını ve mülkiyet fikrinden kaçındıklarını gösteriyor. Ayrıca Güneş’in ülkesinde çalışmak bir angarya olmaktan çıktı, bir zevk haline geldi. Tembellik utanç verici bir şeydir.
Güneş ülkesinde mülk ortaklığının yanı sıra kadın ortaklığı da var. Güneş diyarında kadınların bu ortaklığı Platon’da olduğu gibi sadece yöneticiler için değil, tüm toplum içindir. Bu ortaklığın amacı; Herkesi birbirine kan bağı ile sımsıkı bağlamak, kıskançlık ve kinleri önlemektir. Ayrıca bunun temelinde Campanella’nın üreme ve çocuk eğitimine verdiği önem yatmaktadır. Fakat; Güneşin ülkesinde bu kadın ortaklığının bir gün terk edileceğine inanılıyor.
Güneş ülkesinde, en yüksek hükümdar, bir başrahip olan Hoh’tur. O, hem dünya işlerinin hem de ahiret işlerinin başıdır. Yetkisi mutlaktır, kararları kesindir, kimse onlarla konuşmaz. Hoh’un üç eşiti vardır: Güç, Akıl ve Sevgi. Kuvvet; Barış ve savaşla ilgili tüm işleri yönetir, yani askeri işlerde en yüksek otoritedir. Aklın görevi, serbest meslek sahiplerinin, bilim adamlarının, eğitim çalışmalarının ve okulların yönetimidir. Dahası; Güneşin şehrinde tüm diller öğrenilir. Dünyanın dört bir yanına elçiler gönderilir; çeşitli milletlerin adetleri, adetleri, yasaları ve tarihleri öğrenilir. Güneş ülkesinin insanlarına göre, bir kişinin bir evi, karısı ve kendi çocukları olduğunda, mülk için endişelenmesi gerekir. Bencillik bundan doğar ve bu yüzden Güneş-ülkeliler bencilliğin amacını yok etmiş ve onun yerine ortak yaşam sevgisini koymuşlardır. Onlara göre; vatanseverlik, kişisel çıkarlardan vazgeçildiği ölçüde artar.
Güneş Ülkesi insanları birbirlerine kardeş derler. Yirmi iki yaşından büyük olanlara baba, bu yaşın altındakilere oğul denir. Gurur; Onlarca kusurun en ürkütücüsüdür. Gururlu olan herkes en ağır cezalarla karşı karşıya kalacaktır. Güneş ülkesinin insanlarına göre yoksulluk insanı alçaltır, serseriliğe götürür, vatan sevgisini azaltır. Zenginlik ise; insanı gurura, cehalete, kibire, övünmeye, bencilliğe götürür. Ancak her şeyin ortak olduğu Güneş ülkesinde herkes aynı anda hem zengin hem de fakirdir. O zengin; çünkü şehir tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. O fakir; çünkü kimsenin özel mülkiyeti yoktur. Güneşin vatandaşları mülkün kölesi olmazlar, sadece onlardan faydalanırlar.
Güneş ülkesinin insanlarına göre, dindar insanlar dinden uzaklaşıyorsa, dini kuralların sıklığından değil, daha çok dinsiz insanlarla takılmalarından, şan peşinde koşmalarından, mal ve deriye aşık olduklarından uzaklaşırlar. Güneş ülkeleri insanlarının yemek konusunda takip ettikleri kural ise şu şekilde; Bir gün et yerler, ertesi gün balık, ertesi gün sebze. Dördüncü gün midelerinin yorulmaması ve organizmanın zayıflamaması için ete dönerler. Yaşlılar için en kolay sindirilebilir yiyecekleri saklıyorlar. Çoğunluk günde iki öğün yemek yiyor ve çocuklar doktorların tavsiyesi doğrultusunda dört öğün yemek yiyor. Genel olarak, güneş ülkesinin insanları bir asır yaşar, iki asır yaşayanlar vardır. Güneşin ülkesinde, aşırı cinsel arzuları olan bazı erkeklerin, doğal olmayan yollara sapmalarını önlemek için belirli bir yaştan önce kadınlarla yatmasına izin verilir. Sadece bu kadınlar hamile veya kısır olmalıdır. Cinsel sapıklık yaparken yakalananlar en ağır şekilde cezalandırılır. Bu cümle ölüme kadar gidebilir.
Güneş ülkesine göre; Savaşın amacı düşmanı yok etmek değil, onu iyileştirmektir. Devlet, din ve insanlık düşmanlarına karşı acımasızca savaşırlar. Güneş şehrinin ordusu, hepsi savaş hilelerinde usta olan beş, sekiz veya on komutan tarafından yönetiliyor. Savaş işlerini tartışmak için toplanırlar ve birliklerine kararlarına göre komuta ederler. Düşmandan önce kaçan ilk kişi ölüme mahkûm edilir. Ancak tüm ordu af dilerse ve suçu birer birer paylaşırlarsa ölümden kaçabilirler. Campanella, yeni bir altın çağın doğacağına ve bunun güneş ülkesi gibi bir devlet düzeniyle gerçekleşeceğine inanıyor.
Güneş Ülkesi – Kitap Açıklaması
Yapıtları en az on cilt tutan Campanella’nın uzun süren yaşamı tam bir özgürlük mücadelesidir. İtalyanca olarak kaleme aldığı Güneş Ülkesi, yaşamını adadığı “özgürlük” düşüncesinin ve otoriteye karşı boyun eğmezliğinin simgesi gibidir. Bu büyük yapıt, ona ilk kez yaklaşanlar için ilerlemekte tereddüt edilecek büyük ve gür bir orman ya da bir labirent havası verir. Aynı zamanda 30 yıllık hapislik hayatının yarattığı öfkeyle birlikte Campanella’nın ateşli ruhundan yayılan bir çığlık; insanları cehalet uykusundan uyandıran ve kederli dünyalarından çıkmaya çağıran bir çan sesi gibidir.
Güneş Ülkesi, adaletsizliğin bilincinde olan, toprağından sürülmüş, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekmiş ve bunun acısını taşımış bir insanın, adil ve dayanışmacı, baskı ve sefaletten arınmış bir toplum düşünün somutlaştırıldığı bir ideal kent tasarımıdır. Mutlu bir cumhuriyetin betimlemesi olan bu küçük kitap, 17. yüzyılda Fransa’da ve Almanya’da konuşulup tartışılmış; 19. yüzyılda pozitivistler ve sosyalistler arasında yayılmıştır. Avrupa tarihine ve kültürüne karşı aldığı mesafe ve ele aldığı ekonomik kolektivizmin yanı sıra üslubu ve doğallığıyla da dikkat çekmiştir.
Normal bir kitap özetiydi beğendim