Sultanı Öldürmek – Ahmet Ümit
Tür: | Roman |
Yazar: | Ahmet Ümit |
Yayınlanma Tarihi: | 2012 |
Yayınevi: | Everest Yayınları |
Karakterler
Müştak Serhazin: Tarih Profesörü ve Romanın ana karakteridir.
Nüzhet Hanım: Müştak Serhazin sevgilisi ve Tarih Profesörüdür.
Komiser Nevzat: Diğer romanlarda olduğu gibi Başkomiserdir.
Tahir Hakkı Bentli: Tarih Profesörüdür.
Sezgin: Nüzhet’in Akrabasıdır.
Akın: Nüzhet’in yardımcısıdır.
Çetin: Tahir Hakkı’nın yardımcısıdır
Şaziye: Müştak Serhazin Hayata olan tek Akrabasıdır.
Erol: Tahir Hakkı’nın yardımcısıdır.
Ali: Başkomiser Nevzat’ın yardımcısıdır.
Zeynep: Başkomiser Nevzat’ın yardımcısıdır.
Konusu
Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikayesidir. Harika bir aşk için harcanan bir hayatın öyküsü. Serazinler’in son temsilcisi Mustak Serhazin’in dört günlük garip macerası ve Fatih Sultan Mehmed imzası bulunan mektup açacağıyla öldürülen tarih profesörü kaleme alınmıştır.
Bu bir aşk cinayeti mi? Yoksa “Büyük Hakan” ın şüpheli ölümünde kökleri olan bir komplo mu? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü zafer ve ihanet günlerine sıra dışı bir yolculuk. Tarihi ve cinayet kurgusunu tek bir kitapta toplayan bir eser.
Sultanı Öldürmek Özeti
Yirmi bir yıl önce onu terk eden sevgilisi Nüzhet’ın hayatı, aniden gelen bir telefonla tarih profesörü Müştak’ın hayatı bambaşka bir hal alıyor. Kitap boyunca kahramanımızın iç dünyasına o kadar şahit oluyoruz ki bir süre sonra Mustak Serhazin oluyoruz.
“Psikojenik füg” hastası, hayatının belirli dönemlerinde bu hastalığın neden olduğu krizler geçirebiliyor. Bu kriz sırasında hiçbir şey hatırlamıyor. Belki normal hayatına devam edebilir, dışarı çıkıp gezebilir, yemek yiyebilir, insanlarla sohbet edebilir ama krizden çıktıktan sonra krizin başlangıcı zamana kadar gider ve bu süre zarfında yaptığı hiçbir şeyi hatırlamaz. Burada kahramanımız Nüzhet’in evinin önünde canlanınca kendini yeni bir krizin içinden çıkarıyor. Kriz sırasında neler olduğunu anlamaya çalışırken Nizhet’in evinin kapısının açık olduğunu ve içeri girdiğinde imzalı bir mektup açarak boynundan bıçaklanarak öldürülen eski sevgilisi Fatih Sultan Mehmet’i görüyor.
Öyleyse katil kim? O dönemde hafızasını yitiren tarih profesörü, Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin mi, yoksa Nüzhet’in Fatih Sultan Mehmet hakkındaki araştırmasına bakamayan meslektaşları mı?
Nüzhet başarılı bir bilim insanıdır. Amerika’da ve dünyada tanınmış bir tarih profesörüdür. Son araştırması ise gizli tuttuğu Fatih Projesi. Asistanı Akın ve hocası Tahir Hakkı dışında kimse bu projeyi bilmiyor. Fatih öldü mü yoksa zehirlendi mi? Zehirlenerek öldürüldüyse kim yaptı? Aksi takdirde, büyük oğlu II. Bayezid?
Müştak, kendi iç hesaplaşmasının yanında içindeki “acabaları” da susturamıyor. Yoksa katil kendisi değil mi? Belki de bu projeye karşı çıkan bazı fanatik tarihçiler Nüzhet’i ortadan kaldırmak istemiştir.. Bu nedenle mektup açacağını Fatih Sultan Mehmet imzasıyla bilinçli olarak kullanarak, Hocası Tahir Hakkı ve üç yardımcısı bu kanlı planı yapmış olabilir mi?
Kısa Bilgiler
- Cinayet, aşk ve tarih ekseninde dönen polisiye romanı’dır.
- Ahmet Ümit’in bütün kitaplarından artık tanıdığımız cinayet masası Başkomiser Nevzat ve ekibi de bizleri yalnız bırakmıyor.
Sultanı Öldürmek – Kitap Açıklaması
Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?” Ahmet Ümit’in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi… Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin’in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed’in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü… Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri “Ulu Hakan”ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?
“…Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah’ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye’yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu’nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed’in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han’ın cansız bedeni…”
(Tanıtım Bülteninden)