Değirmen – Sabahattin Ali
Tür: | Hikayeler |
Yazar: | Sabahattin Ali |
Yayınlanma Tarihi: | 1935 |
Yayınevi: | Yapı Kredi Yayınları |
Karakterler
Anlatıcı: Çok gezmiş, görmüş, geçirmiş, tecrübeli bir karakterdir. Ayrıca Çingenelerin başındaki kişidir.
Atmaca: Çok iyi klarnet çalan Kafilenin en iyi müzisyenlerindendir. Cesur, yakışıklı bir gençtir. Kızlar tarafından sevilen ancak hiç kimseye yüz vermemiştir.
Değirmencinin Kızı: Köyün en güzel kızıdır. Dolgun dudaklı, uzun saçlı, soluk yüzlü bir kızdır. Küçük yaşta bir kolunu değirmenin çarkına kaptırması nedeniyle bir kolu yoktur.
Konusu
Kitabın ismi aynı ada sahip öyküden gelmektedir. 3 kısımdan oluşan kitapta toplamda 16 adet öykü bulunmaktadır. Yazarın 1927 ile 1934 yılları arasındaki hikâyelerini içerir. Ayrıca kitap ön sözünde Sabahattin Ali’nin kendisine yönelik eleştirel düşünceleri yer alır.
Kitaba adını veren Değirmen adlı hikâyede bir çingenenin aşkını ve aşkı için neler yapabileceğini anlatıyor. Yaz gelince çingeneler gruplar halinde köy köy dolaşıp kalacakları ve çadırlarını kuracakları bir yer ararlar. Burada, Atmaca’nın grubu böyle bir yer ararken, uzakta bir değirmen görüp oraya giderler ve hikâye başlar.
Değirmen Özeti
Yaz gelince çingeneler gruplar halinde köy köy dolaşıp kalacakları ve çadırlarını kuracakları bir yer ararlar. Burada, Atmaca’nın grubu böyle bir yer ararken, uzakta bir değirmen görürler. Çevredeki köylülere bakılırsa yoğun bir değirmen. Değirmene yaklaşırlar ve kancalarını oynamaya başlarlar. Bunu duyan köylüler kapıda toplanmaya başlarlar. Değirmenci en son görünür. Çingenelere biraz malzeme vererek ve güler yüzle kabullerini gösterirler. Çingeneler hemen çadırlarını kurmaya başlarlar.
Çingeneler çevrelerinde çok ilgi görüyor. Ağaç yapraklarından yaptıkları sepetleri rahatlıkla satarlar ve düğünlere karşı köylerden Çingenler davet edilir. Bu çingeneler arasında bir de çingeneler gibi Atmaca adında bir genç vardır. Yakışıklı yüzü ve heybetli vücuduyla tüm kızların ilgisini çekse de ne çingene kızları ne de gezdiği yerlerdeki kızlar Atmaca’nın ilgisini çekemez. Ancak Atmaca’nın sevgilisi olup olmadığı ya da hiç kimseyi sevemediği için klarnetini dinleyicilerin titremesine ve gözyaşlarına engel olamayacak şekilde üflediği bilinmemektedir. Değirmen’in önünde bir ağaca yaslanan ve her akşam klarnetini söyleyen Atmaca, değirmenciyi ve kızını çingenelerle birlikte büyüler. O oynarken değirmenci ve sakat kızı bir kanepeye oturur ve sessizce onu dinler.
Değirmencinin kızı yıllar önce sağ kolunu değirmenin çarklarından birine kaptırır. Bu nedenle çocukluğu da dâhil olmak üzere yıllarca yaşıtlarının kahkahalarını ve eğlencelerini uzaktan izlemenin özlemini çekmiştir. Ve şimdi yavaş yavaş Atmaca’ya âşık olurlar. Atmaca bir gün değirmencinin kızıyla konuşmaya karar verir ve seni seviyorum der. Ama aldığı yanıt şudur: “Kolum yok, benim yerime başka biriyle evlensen daha mutlu olur muydun diye hep merak edeceğim. Evet, ben de seni seviyorum ama ne yaptığımı hayal edebiliyor musun?” Kollarını açıp bana sardığında hissedecek misin?” Bu mümkün. Şahin yok edilir. En kötüsü de haklıdır. Gün geçtikçe sararır ve solar. Çengi’ye katılmaz, klarnetini almaz. Sonunda bir akşam Atmaca klarnet çalacağını söyler ve herkesin çağrılmasını ister. Havanın kötü olduğu ve yağmur yağacağı cevabını aldığında değirmende oynayacağını söyler.
Kısa sürede herkes toplanır ve Atmaca klarnetini üflemeye başlar. Ama bu sefer durum farklıdır. Değirmen içindeki yoğun gürültüye rağmen klarnetten başka bir şey duyulmaz, dinleyicileri ağlatır. Atmaca, değirmencinin kızının gözlerinin içine bakarak artan bir hırsla çalmaya devam eder. Sonunda klarnetini bir köşeye atarak paramparça eder ve diğer tarafta dönmeye devam eden değirmen çarklarına doğru koşmaya başlar. Çingeneler ne olacağını anladılar ama onlar bağırıp yetişmeye çalışana kadar böyle olur. Atmaca’nın sağ kolundaki büyük boşluktan kan akar.
Değirmen – Kitap Açıklaması
“İşte adaşım, sana seven bir Çingene’nin hikâyesi. Çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturtmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir… (…) Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.”