Ana SayfaAraştırma - TarihBeyaz Dağ'da Bir Gün

Beyaz Dağ’da Bir Gün

Beyaz Dağ’da Bir Gün – Emirali Yağan

Tür:Araştırma – Tarih
Yazar:Emirali Yağan
Yayınlanma Tarihi:2013
Yayınevi:İletişim Yayınları
Konusu

Yazar, 1938’de; Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan olayları tanıklar ve belgeler ışığında sunarak görülmeyeni görmemizi, duyulmayan duymamızı sağlıyor. Dersim defterinin sayfaları aralandığında, “38” yılında yaşananların o günlerden sonra konuşulması bile tehlikeliyken, şimdilerde bu perdelerin aralanması belki de tarihle hesaplaşma anlamında büyük bir adım sayılabilir. Dönem hükümetiyle, yöre halkı arasındaki gerilim amacını aşıp büyük kitlelerin acılar, sürgünler yaşanmasına neden olurken zihinlerde saklı kalan gerçekler gün ışığına çıkma şansı buluyor. “38” yılı, acıların yaşanmasının yanı sıra, toplumsal, kültürel, ekonomik açılardan da kırılma noktasıdır. Dönem hükümetinin, Dersimliler üzerine kurduğu otoriter ve baskılayıcı yönetim şekline ek olarak toplumsal küme olarak aşiretlerden oluşan yöre halkının kendi aralarında kurdukları ilişkileri, uzlaşmaları, gerilimleri, paylaşmayı anlayabilmek bu çalışmayla mümkün. Konu eksen olarak Beyazdağ’da yaşanan bir günde sayısız acıyı alırken diğer taraftan da bölgenin gündelik hayatın, kültürün detaylarını, dünden bugüne etkilerini ortaya koymasıyla önemli bir çalışma.

Beyaz Dağ’da Bir Gün Özeti

Yazar, annesinin vasiyeti üzerine cenazesini Dersime defneder. Yıllar önce doğduğu topraklara geri döndüğünde 1938 yılında yaşanan acıların son tanıklarıyla sohbet etme şansı olur. Yıllardır bu konuyla ilgili araştırmalarına bu defa dönemi yaşayan tanıklarla yaptığı sohbetler eklenir. O günleri yaşayan farklı tanıklardan, aynı acının anlatılmasıyla yazarın, tarihe ışık tuttuğu Dersim Defteri, defter olmaktan çıkar ve tarihe ışık tutacak okuduğumuz kitap ortaya çıkarır.

Dersim’ in anahtarı “38”dir. O günlerde Beyazdağ ve çevresinde yaşanılan kitlesel acılar, bu acılardan sağ kurtulanların göçe zorlanmaları ve döndüklerinde sahibi oldukları toprakların el değiştirmesine kadar insanlar büyük zorluklar yaşamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, dönem hükümeti ile, Dersimdeki bazı aşiretlerin arasında çıkan anlaşmazlıklar büyüyerek kontrolden çıkıp amacını aşan acıların yaşanmasına neden olur. Kayıtlara sığmayacak kadar insanın ölümüne sebep olan olayları bu noktaya getiren nedenleri satır aralarında bulmak mümkün. “Dersim dört dağ içinde” sözünden de anlaşılacağı üzere ulaşılması zor dağlık bir bölge. Orada yaşayanların yanı sıra 38 olaylarında hayatta kalanlar için de zor ve engebeli bir coğrafya. Yaşayan tanıkların anlatımları ve o yıllarda henüz çocuk olmaları da aslında dramın büyüklüğünü anlatmaya yeterli. Ölümden kıl payı kurtulanlar, sonrasında birbirlerine tutunarak yaşam mücadelesi verenler, kimsesiz kalan çocuklar ve göçe zorlanan insanların hikâyelerinin haricinde bölgenin ileri gelen aşiretlerinin yanlış tutumlarını ve otoriter bir yönetimin verdiği zararı okuyarak görünmeyenin ardındaki görmüş oluyoruz.

“Marais’de bir insan öldürülürse bu bir cinayettir.

Doğu’da elli bin insan öldürülürse bu bir sorundur.”

Victor Hugo

Beyaz Dağ’da Bir Gün – Kitap Açıklaması

15 Ağustos 1938’de Dersim’de neler oldu? İnip kalkan süngüler, durmaksızın çalışan makineli tüfekler, vurulup üzerlerine düşen yakınları sayesinde hayatta kalan çocuklar, bebeklerini kurtarmak için azgın derelere bırakan anneler, evleri barkları dağılan aileler, işkenceler, eziyetler… Cumhuriyet tarihinin kara sayfalarından biri olan Dersim Harekâtı’nın tanıkları aradan geçen onca zamana rağmen olan biteni acı içinde hatırlıyorlar. “Tertele” tanıklarının dehşet verici hikâyeleri bir insanlık dramını gözler önüne seriyor.

Emirali Yağan’ın, Dersim Harekâtı’nda sergilenen şiddetin doruk noktasına vardığı 15 Ağustos 1938’de Beyaz Dağ’da yaşananların tanıklarıyla görüşmeleri bir araya getiren kitabı, aynı zamanda Dersim’deki gündelik hayatın, kültürün detaylarını da ortaya koyan bir çalışma.

“…Beni bu ölülerin arasında bırak, ben bir ölüyüm, benimle oyalanma, var git sen kendi selametini ara! Bir alay asker gelse atık umurumda değil; bu yüzkarası dünya yaşanacak bir dünya değil!”

“…Ablamın ağırlığı üzerime bindi. Ağırlığı altından kurtulmak yerine tırnaklarımla toprağı kazıyor, yerin dibine girmeye çabalıyorum. Üzerime ablamın ılık kanı boşalıyor. Ben ha bire toprağı tırnaklıyorum. Toprağın altına girmek için cebelleşirken kendimden geçmişim…”

“… 38’den sonra yirmi yıl bizim buralarda davul zurna çalınmadı. Düğünler sessiz törensiz bir biçimde olup bitiyordu.”

Like
Love
Care
Haha
Wow
Sad
Angry
Nurhayat Akbulut
Nurhayat Akbulut
İyi kitap okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
En eski
En yeni En çok oy alan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin

Sosyal Medya

779BeğenenlerBeğen
4,957TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
56AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular