Ana SayfaRomanDeniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek – Cengiz Aytmatov

Tür:Roman
Yazar:Cengiz Aytmatov
Yayınlanma Tarihi:2019
Yayınevi:Ötüken Neşriyat
Karakterler

Ala Köpek Dağı eteğinde, Deniz Kızı Oymağından 4 kişi;

Kirisk: 12 yaşında genç bir çocuk

Emrayin: Kirisk’in babası

Mılgun: Kirisk’in amcasının oğlu

Orhan Dede: Oymağın yaşlısı

Sandalla denize açılırlar.

Konusu

Cengiz Aytmatov’un mitoloji ve günlük yaşamı buluşturduğu, insanlığın en büyük erdemleri olan metanet ve fedakârlığın, insanlığın yaşamında ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu kendine has bir üslupla anlattığı Denizde Koşan Ala Köpek hikâyesidir.

Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek Özeti

Okhotsk Denizi’nin tüm kara ve su cephelerinde, iki doğa gücünün sonsuz bir savaşı vardır. Bir gece daha biter. Çocuk o gece gözünü kırpmaz. İlk kez denize açılacaktır. Rüya görmekten uyuyamaz. Bir zamanlar dünya sadece denizden ibarettir. Lura adında bir ördek uçsuz bucaksız denizde dinlenmek için bir yer arar ama bulamaz. Sonunda kendi tüylerini yolar ve kendine bir yuva yapmaya başlar. İlk toprak parçası bu yuvadan oluşur. Toprak büyüdükçe büyür. Daha sonra üzerinde çeşitli canlılar ortaya çıkar. Bunların arasında insanlar da vardır. Kara oluştuktan sonra denizin sakinliği sona erer. Kara ile deniz arasında savaş çıkar. İnsanoğlu ise kara ile deniz arasında emeklemeye başlar. Sabah olmak üzeredir ve bir gece daha biter. Alakdog Koyu’nun bir ucundan denize kadar uzanan kayalık bir dağ vardır. Uzaktan, denize doğru koşan büyük bir köpeğe benzer. Ala Köpek’ten güneş doğduğunda, bir Nihiv teknesi denize açılır. Teknede üç erkek ve bir oğlan vardır. Gençlerden ikisi kürekleri, yaşlıları ise dümeni alır. Ala Köpek’te çocuklar için açıldığını herkes bilir. Çocuğun avcı olmayı öğrenmesi bir yolculuktur. Kirisk çok mutludur. Bu onun artık büyüdüğünü gösterir. Deniz avcılarına ilk kez katılarak kendisi de bir avcı olacaktır.

Herkes denizkızı kabilesini bilir. Oymacılıkta erkek doğan her çocuk, onu deniz bilsin; denize saygısı olsun diye çocukluğundan itibaren denizle dost olmak zorunda kalır. Aşiretin saygıdeğer büyüğü Orhan ve en iyi iki balıkçısı böyle bir keşif gezisi düzenler. Çocuğa sadece anne veda eder. Odaya geziden bahsetmeden, denize bile bakmadan. Kadın, oğlunun gittiği şeytanlardan saklanmak için bunu yapar. Anne oğul böyle vedalaşırlar. Kirisk ve diğerlerinin üç günlük deniz yolculuğu böyle başlar. Şansları biterse büyük bir avla köye geri dönerler. Küçük avcı onurlandırılacak, köyde onun için şenlikler yapılacaktır. Belki küçüklüklerinden beri birlikte oynadıkları Muzlu kız sevilirdi. Tekne ileri doğru hareket eder, dalgalara batar. Ala köpek karanlıkta geride kalmaya başlar. Uzun Burun’u geçip denize çıktıklarında dalgaların daha da küçük olduğunu görürler. Orhan Dede teknesinden çok memnundur. Bunu yapmanın en iyisi olacağını anlamıştı. Onları Üç Göğüs’e kadar götürmesi için teknesine fısıldar. Kirisk Ala Köpek ortadan kaybolunca huzursuz olur. Bu Ala Köpeğinin özelliği, tıpkı adı gibi koşan bir Ala köpeğine benzemesidir. Ala Köpek onları terk ettiğinde, uçsuz bucaksız deniz karşısında şaşkına döner. Ancak yetişkinler oldukça sakindir. Orhan Dede ağzında piposuyla tekneyi idare ederken, babası Emrayin ve amcasının oğlu Mılgun da aynı ritimle kürek çekerler. Ala Köpek tamamen ortadan kaybolunca Orhan Dede, Kırıkların yön duygusunu ölçer. Çocuk her şekilde doğruyu söylediğinde büyük övgü alır ve bundan dolayı mutlu olur. Sonra herkes tekrar sessizliğe bürününce Kirisk, Ala Köpek ve Muz kızını düşünmeye başlar.

Öğle vakti Kirisk, uzakta bir ada gördüğünü zanneder. Ama bir ada değil. Emray sis olduğunu düşünür. Kendi yollarında hızlı giderler ve küçük memeye ulaşırlar. Orhan Dede, Kirisk’e dönüş yolunda Ala Köpek’in önemini ve Lura ördek yıldızının geceleri onlara yardım edeceğini anlatır. Adaya yaklaştıklarında fokları görürler. Öte yandan adaya çıkarlar. Kirisk babasının verdiği silahı omzuna koyar. O anda balık, hissetmiş gibi etrafa bakar. Kirisk biraz yana kayarken bir taş yuvarlar. Bunu duyan fok, keskin bir çığlıkla diğerlerini uyarır. Sürü denize doğru yönelirken bir silah sesi duyulur. Milgun deniz kenarında bir fok vurur. Kirisk şaşkın şaşkın bakarken babası ona ateş etmesini söyler. Çocuk çok utanır ve üzülür. Milgun onun kalbini kazanmaya çalışır. Orhan Dede geldiğinde onlara çabuk olmalarını söyler. Hava hiç sevmiyor. Avını görünce yine mutlu olur ve bıçağını çıkarır ve herkese çiğ ciğer verir. Avcılar arasında olan budur. Sadece hayvanı yüklerler ve orta memeye doğru yola çıkarlar. Kürekçiler, hava kararmadan orta göğse ulaşmaya çalışırlar, hızla kürek çekerler. Sonra dalgalar yükselmeye başlar ve gökyüzünü bir sis tabakası kaplar. Avcılar bir an önce orta memenin önlerine çıkmasını beklemeye başlarlar. Felaketi ilk gören Kirisk olur. Az önce sularını içtikten sonra, yolda gördüğü gri bulutlu kütle onlara doğru gelir. Dalgalar yükselir. Son anda Orhan Dede’nin uyarısıyla dikkatleri üzerine çekerler. Çocuk korkudan Orhan Dede’ye sarılır. Sis teknesinde kimse birbirini göremez. Orhan Dede ve Kirisk teknedeki suyu boşaltmaya başlarlar. Orhan Dede, Kirisk’e suyun önemini anlatır ve fıçıyı yanından ayırmamasını söyler. Durmuş gibi görünen fırtına yeniden şiddetlenir. Teknede ne varsa fırlatmaya başlarlar. Çünkü batmaya başladılar.

Sis içinde giderler. Orhan Dede bu süre içinde tekneye biraz düzen verir. Bu sırada fok derisinden yapılmış bir torba tütsülenmiş balık bulurlar. Ancak suları sınırlı olduğu için yemek yemezler. Akşamları açlığa dayanamazlar ve biraz çiroz yiyip biraz su içerler. Ama Orhan Dede çiroz yemez, su içmez. Sabah hiçbir değişiklik olmaz. Her yer olabildiğince sistir. O gün dede su içmez ve hakkını Kirisk’e verir. Sistemde bir değişiklik yoktur. Kirisk’in annesi hastalandığında, kendisi hastayken su içemediği için mavi yarasadan su istemesini söyler. Şimdi Kirisk mavi yarasadan su ister. Uyku halindeyken Orhan Dede’nin babasıyla konuştuğunu duyar. Orhan Dede böyle olması gerektiğini söyler. Uykuya dalıp uyandığında dedenizin teknede olmadığını görür. Orhan Dede denizkızının yanına gider. Sonunda Milgun dayanamaz ve denizden su içme hatasına düşer. Bunun dönüşü daha çok ateştir. Dayanamadığında Orhan Dede gibi tekneye veda eder. Artık iş Kirisk ve babasına kalmıştır. Sistemde bir değişiklik yoktur. Kirisk tekrar uykusundan uyandığında bu sefer babası teknede değildir. Onun da diğerleri gibi gittiğini anlar. Uyuduğu için kendini suçluyor, üzüntüden durmadan ağlar. Açlığın ve susuzluğun tedavisi yoktur. Zorla da olsa namluya gider. Sonra eline baktığında korkudan irkilir. Eli kuru bir tarla faresinin derisi gibi büzülmüştür. Tedavisi olmadığı için orada uyuyakalır. Geceleri dalgaların sesiyle gözlerini açar. Yıldızlar ona bakar. Hem sevinçten hem hüzünden ağlar. Çünkü teknede az yiyecek ve az su vardır. Saatlerinin sayılı olduğunun farkındadır. Teknenin yüzmesi giderek hızlanır. Görüş artar ve sis azalır. Son suyu içerek Orhan Dede’nin yerine dümene geçer. O sırada kuş guguk kuşu gibi şarkı söyler. Kirisk son gücüyle kuşun peşinden gitmeye başlar. Çünkü kuş onu karaya götürecektir. Sabah olup güneş doğduğunda Kirisk daha fazla dayanamaz. Gözleri kararır. Sonra tekne kendi kendine gitmeye başlar. Çocuk bilincini geri kazandığında, güneş gökyüzünün diğer ucundadır. Uyandığında gördüklerine inanamaz. Çünkü karşısında Ala Köpek vardır.

Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek – Kitap Açıklaması

Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, Cengiz Aytmatov’un mitoloji ile gündelik hayatı bir araya getirdiği ve insanlığın en büyük erdemlerinden olan metanet ve fedakârlığın trajik hayatlarımızda ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu eşsiz bir üslupla anlattığı hikâyesidir. Okuyucuyu hüzünlendiren ve tesiri altına alan bu hikâye, Aytmatov’un diğer hikâyelerinden farklı olarak bir bozkırda değil, denizin tam ortasında geçer. Bir yaratılış efsanesi ile başlayan hikâyede bir babanın, evladı için hayatından vazgeçişinden bahsedilir. Hatta yalnızca bir babanın değil, küçük bir çocuk olan Kirisk’in yaşaması için üç adamın ölüme gidişi âdeta yüreğinize işlenerek anlatılır. “Koca bir denizin ortasında susuzluktan ölüp gitmek korkunç bir şeydi. Eskiden övündüğü nesi varsa hepsi yok olup gitmişti ve ölüm hiç de uzak değildi artık. Ama göğsündeki yüreği yine gençlik yıllarındaki arzularla, tutkuyla çarpıyor, gönlü kocamıyordu. Ne büyük bir felaketti gönlün hiç yaşlanmaması! Çünkü gönül yaşlanmayınca, düşleri, düşünceleri de değişmiyordu. Ve insan ancak rüyada, düşüncelerde hür ve ölümsüzdü…”

(Tanıtım Bülteninden)

Like
Love
Care
Haha
Wow
Sad
Angry
KitapDiyarı
KitapDiyarı
İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
2 Yorum
En eski
En yeni En çok oy alan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin
AmbatBlow
AmbatBlow
Ziyaretçi
10 ay önce

sagolasin kardesim

Ambatukam
Ambatukam
Ziyaretçi
10 ay önce

Gercekten cok etkileyici bir kitap sağolasın

Sosyal Medya

786BeğenenlerBeğen
4,123TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
55AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular