Ana SayfaRomanEn Hüzünlü Eylül

En Hüzünlü Eylül

En Hüzünlü Eylül – Osman Balcıgil

Tür:Roman
Yazar:Osman Balcıgil
Yayınlanma Tarihi:2020
Yayınevi:Destek Yayınları
Karakterler

Suzan: İstanbul Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi mezunu olan Suzan, hariciyeci olma hayaliyle İstanbul Valiliğinde çalışmaya başlar. 6/7 Eylül olaylarının siyasi ve sosyal dejenerasyonuna üzülerek şahitlik eder. Nişanlısını ve onun ailesini kaybeden Suzan, katledenlerin yargılanması için elinden geleni yapar.

Yorgo: Suzan’ın nişanlısı olan Yorgo, İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünde okumaktadır. Yüksek lisans eğitimi alırken bir yandan da öğretmenlik yapar. Evlilik planları yaparken, şövenistler tarafından trajik bir şekilde hayatını kaybeder.

Hristo: 6/7 Eylül olaylarında en büyük zararı Hristo’nun ailesi almıştır. Eşi ve oğlunun öldürülmesinin ardından, kızı Lena ile birlikte akıl sağlıklarını kaybederler.

Lena: Yorgo’nun kız kardeşi olan Lena, Paris’te tıp eğitimini tam burslu kazanır. Ancak 6/7 Eylül olaylarında defalarca tecavüze uğrar ve ailesinin ölümüne tanık olur. Bu travmatik olaylar sonrasında psikolojik olarak toparlanamaz.

Konusu

İstanbul, 1955 Eylül’ünden beri daha hüzünlüdür.

Balcıgil’in “En Hüzünlü Eylül” romanı, okuyucuyu o yıllara götürerek tarihe bir kez daha şahitlik etmesini sağlar. 6/7 Eylül olaylarıyla bir şehrin ve halkın nasıl zan altında bırakıldığını, bu olayları bizzat yaşayan birinin gözünden anlatır. Türk ve Rum ailelerin bir arada huzurlu yaşamlarının, şovenist duyguların etkisiyle nasıl insanlık dışı olaylara dönüştüğünü gözler önüne serer. Romandaki ana karakter Suzan, valilikteki görevi sayesinde olayların siyasi yönünü ve sorumlularını aktarırken, aynı zamanda bu olaylar yüzünden sevdiklerini kaybetmesiyle de dikkat çeker. Özellikle İstanbul’da yaşanan 6/7 Eylül Olayları, tarihin tozlu sayfalarına gömülmeye, unutturulmaya çalışılır. Ancak 1978’de Maraş’ta, 1980’de Çorum’da ve 1993’te Sivas’ta yaşanan mezhep temelli saldırılar, 6/7 Eylül Olayları ile tam anlamıyla hesaplaşılmamış olmasının bir sonucudur. Türkiye toplumu, bu yıllarda yaşanan ve tarihine kara bir leke olarak kazınan bu olaylarla henüz tam anlamıyla yüzleşmemiştir. 6/7 Eylül olaylarında yaşamını yitirenler, yaralananlar, tecavüze uğrayanlar; resmi kayıtlara doğru bir şekilde işlenmemiş, yaşananlar unutulmaya ve örtbas edilmeye çalışılmıştır.

En Hüzünlü Eylül Özeti

Romanda, Suzan ve Yorgo’nun aşkının yanı sıra, 1955 yılı öncesindeki Türk ve Rum halkının birlikte uyum içinde yaşadıklarına tanık olacağız. Suzan, “canımın içi” dediği sevgili Yorgo’suyla çocukluğundan beri beraberdirler. Tıpkı babası Sezai Bey ve Hristo amcası gibi. İki komşu aile Büyükada’da acı tatlı anılarını, bayramları ve günlük yaşantılarını birlikte paylaşmışlardır. Birbirlerinin farklılıklarını zenginlik olarak gören bu iki ailenin yaşantısı, aslında genel bir tavırdır.

1942’de çıkarılan varlık vergisi, ülkenin siyasal ve sosyal hayatını etkiler. Gayrimüslimlerden alınan bu vergi, toplumu ayrıştırdığı gibi, ödeme zorluğu çeken aileleri de sıkıntıya sokar. Büyükada’da eczanesi olan Hristo, çocukları Yorgo ve Lena’yı okutabilmek ve vergilerle başa çıkabilmek için komşularından destek alır. Kan bağı değil, can bağıyla bağlı olan bu iki aile, çocuklarını da birlikte büyütmüşlerdir. Suzan ve Yorgo, İstanbul Üniversitesini kazanmış, Lena ise Paris Üniversitesi Tıp Fakültesini burslu kazanmak için çalışmaktadır. Suzan, İdari Bilimler bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Valiliğinde Fahrettin Kerim Gökay’ın asistanı olarak çalışmaya başlar. İki dil bilen Suzan, kısa süre sonra Vali Beyin vazgeçilmezi olur. İş arkadaşlarıyla uyum içinde çalışan Suzan, Çetin’le dostluğunu ilerletir. Çetin, valilikte İstanbul’un sosyal kuruluşlarla ilgili bölümün başındadır ve zamanla Kıbrıs Türk’türün çalışmalarını yürütecektir. Çetin, arkadaşı Suzan’a derneğin geniş halk kitlelerine ulaştığından coşkuyla bahseder. O günlerde Kıbrıs, hareketli günler yaşamaktadır. İngiliz mandasındaki ada, bağımsızlık istemekte; adadaki Türk azınlık için Dış İşleri Bakanlığı İngiltere ve Yunanistan’la ikili görüşmeler yapmaktadır. Suzan, iş dönüşü babası ve Yorgo ile vapurda günün kritiğini yapıyor; Kıbrıs politikası olmayan dönemin hükümeti olan Demokrat Partiyi ve yeterli muhalefet yapamayan CHP’yi eleştiriyorlardır. Bu arada Lena, hayalini kurduğu üniversiteyi kazanmış, Paris’e gitmesine sayılı günler kalmıştır. Ailesi ve komşularından ayrılacağı için bir yanı hüzünlü, diğer yanı heyecanlıdır.

Suzan, Kıbrıs Türk’tür derneğinin önde gelen ismi Kamil Önal’la tanışır. Sohbetlerinde, Kıbrıs’ta bir karışıklık olması durumunda ülkedeki Rum kökenli vatandaşların maşa olarak kullanılacağından ve akibetlerinden bahsedilir. Bu, onu derinden sarsar. Öte yandan Dış İşleri Bakanlığı, müzakerelerde elinin kuvvetli olabilmesi için Başbakan Adnan Menderes’i uyarmaktadır. Bu uyarılara istinaden kurulan Kıbrıs Türk’tür derneği, devlet eliyle desteklenerek kontrolsüz bir güç haline gelmektedir. Suzan, valilikteki siyasi hareketliliği ve derneğin ülke içindeki yayılımını görmekte, ancak tehlikenin farkında değildir. Günlük hayat devam ederken, Suzan ve Yorgo nişanlanmış, Lena’nın gideceği günler yaklaşmıştır. Suzan, 6 Eylül’de işine gittiğinde Atatürk’ün evine bombalı saldırı olduğunu öğrenir ve İstanbul’da bahsi geçen derneğin eylem yapacağı bilgisine ulaşır. Arkadaşı Çetin, Kıbrıs Türk’tür derneğinin silahlandırdığı gençlerin, başta İstanbul olmak üzere gayrimüslimlerin yaşadığı yerlere saldırıda bulunacaklarını söyler. Valiliğin son anda almak istediği önlemler, dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik tarafından engellenir. Olaylar, Fahrettin Kerim’in sıkıyönetim ilan etmesine rağmen kontrol edilemez hale gelir. Gün boyu İstanbul’un çeşitli yerlerinden gelen şiddet olayları gece yarısı zirve yapar. Gözü dönmüş bir kalabalık, barbarca saldırılarda bulunur ve ardında büyük bir yıkım bırakır. Suzan’ın sevdikleri artık yoktur. Yorgo ve Kalyopi teyzesi ölmüştür. Defalarca tecavüze uğrayan Lena, ağabeyi ve annesinin ölümüne şahit olmuştur. Hristo’nun adadaki dükkânı yerle bir olmuştur. Olaydan sonra Kıbrıs Türk’tür Derneği kapatılır, yöneticileri kısa bir süre sonra serbest bırakılır. Suçlu olarak dönemin aydın kesimi tutuklanır ve olayın üstü örtülmek istenir. 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleştikten sonra 6/7 Eylül olaylarıyla ilgili yargı yolu yeniden açılır. Suzan’ın beş yıl beklediği gün gelmiştir. Genç kadın, tüm gücünü toplayarak o günlerde yaşananları Yassıada mahkemesine sunacaktır.

En Hüzünlü Eylül – Kitap Açıklaması

İstanbul, Eylül 1955’ten beri…

Kadim kentin destansı tarihinde, 6/7 Eylül 1955’te yaşanan büyük yıkım kuşkusuz çok özel bir yer tutar.

Acısı hep sürecek bu büyük altüst oluş, toplumsal olduğu kadar bireysel anlamda da derin kırılmalara yol açmıştır.

Tıpkı Suzan ve Yorgo’nun aşkında olduğu gibi. Suzan ve “sevgili papazı”nın büyük dramını okurken, kendinizi İstanbul dekorunda, tarihin içinde, “soluksuz ve dipsiz” bir yolculuğa çıkmış bulacaksınız.

Bir yas, beş yıl süreyle her gün ve yirmi dört saat tutulur mu?

Suzan ve Yorgo’nun aşkı kadar büyükse, evet!

Balcıgil romanına “Söyledim ve ruhumu kurtardım!” diye başlıyor.

Çünkü hepinizin merak ettiği önemli nedenleri var.

EN HÜZÜNLÜ EYLÜL büyük bir aşkın olduğu kadar, büyük bir hesaplaşmanın da romanı.

(Tanıtım Bülteninden)

Nurhayat Akbulut
Nurhayat Akbulut
İyi kitap okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
1 Yorum
En eski
En yeni En çok oy alan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin
Özlem ÇETİN
Özlem ÇETİN
Ziyaretçi
1 yıl önce

Çok hüzünlü ve yaşanılmış bir gerçekk:(

Sosyal Medya

774BeğenenlerBeğen
4,854TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
62AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular