spot_img
Ana SayfaÇocukBüyü Okulu ve Diğer Öyküler

Büyü Okulu ve Diğer Öyküler

Büyü Okulu ve Diğer Öyküler – Michael Ende

Tür:Hikayeler, Çocuk
Yazar:Michael Ende
Yayınlanma Tarihi:2020
Yayınevi:Pegasus
ISBN:9786052998083

Konusu

Büyü Okulu (aslında tam adıyla “Büyü Okulu ve Diğer Öyküler”), Michael Ende’nin masal, öykü ve fabllarını bir araya getiren bir derleme kitaptır; yani tek bir roman değil, tematik olarak birbirini tamamlayan bağımsız hikâyeler dizisidir. Kitapta hem çocuklara hem yetişkinlere hitap eden, fantastik ve alegorik tonlu çok sayıda kısa metin yer alır.

Büyü Okulu Özeti

Büyü Okulu ve Diğer Öyküler kitabının açılışındaki öykülerden “Santa Cruz’a Giden Yol”, anne-baba baskısı altında büyüyen, okulu ve disiplinli hayatı sevmeyen Hermann’ın gözünden anlatılır. Okul servisini kaçırdığı bir sabah, okula yürümek zorunda kalan Hermann, yolda sürekli okulu asmak için bahaneler düşünür; giderek gerçek dünyadan kopup kendi kafasında kahramanlık hikâyeleri kurar. Bu hayali senaryolarda, aslında anne ve babasının kendisiyle gurur duymasını sağlayacak “büyük işler” yaptığını tasarlar. Öykü, çocuğun dışarıdan “tembel ve sorumsuz” gibi görünen davranışının arkasında, içsel değer görme, takdir edilme ve özgürleşme arzusunun yattığını gösterir.

Ardından gelen “Filemon Derisikatlı” (orijinalde Filemon Faltenreich), yaşlı ve bilge bir filin fabl tarzında kurgulanmış öyküsüdür. Filemon, doğayı ve özellikle suya vuran ay yansımalarını seyretmekten hoşlanan, sakin ve büyük fikirlerin peşindeki bir figürdür. Bir gün göl kenarına yerleşen sinek kolonisi, kendilerini ormanın en önemli canlıları sanarak güçlü bir hayvanla futbol maçı yapmak ister; diğer tüm hayvanlar bu saçma öneriyi reddedince, sinekler sonunda Filemon’a gider. Fil aslında sineklerin varlığının farkında bile değildir; kulaklarını sallaması bile sinekler tarafından “kabul” işareti gibi yorumlanır. Maç oynanır, sinekler kendilerince kazanır, kendilerini “şampiyon” ilan ederler; ancak aniden bastıran sağanak yağmur, sinekleri dağıtırken Filemon hayatına hiç etkilenmeden devam eder. Hikâye, kendini aşırı önemseyen, güç dengesini yanlış okuyan küçük iktidar heveslerini ve doğa karşısındaki gerçek kırılganlığı ironik bir dille eleştirir.

Kitaptaki en bilinen metinlerden “Rüyayiyen” (Der Traumfresserchen), uykusunda sürekli kâbus gören ve bu yüzden uyumaktan korkan bir prensesin öyküsüdür. Kral, kızının bu haline çare bulmak için ülkenin tüm doktorlarını ve bilginlerini çağırır; ağır Latince terimler ve teoriler havada uçuşsa da kimse prensesin kötü rüyalarını durduracak gerçek bir çözüm üretemez. Bunun üzerine kral bizzat yola çıkar ve dünyanın dört bir yanında insanlara kötü rüyaların çaresini sorar; taksicilerden eskimolara, öğretmenlerden farklı ülke insanlarına kadar herkese danışır ama sonuç alamaz. Kar fırtınası ve karanlık içinde yolunu kaybettiği bir anda, zıplayıp duran, dikenli, ay ışığı gibi parlayan küçük bir yaratıkla –“rüyayiyen”le– karşılaşır. Yaratık, karnı aç olduğu için yakında kendini yiyeceğini söyleyerek sızlanır; kral da kaybolduğunu ve kızını kâbuslardan kurtaracak çare aradığını anlatır. Rüyayiyen, eğer onu doyurursa hem yolu göstereceğini hem de prensesin rüyalarına müdahale edebileceğini söyler; kral, yanında kalan son yiyecekleri onunla paylaşır. Yaratık, krala bir davet şiiri verir ve bu şiiri kızına ezberletmesini ister. Kral mucizevi biçimde sarayına geri döner, kızına şiiri öğrettiğinde rüyayiyen sarayda belirir; prenses uykuya daldığında onun kötü rüyalarını tek tek “yiyerek” yok eder. Böylece hem yaratık doyar hem de prenses korkusundan kurtulur. Öykü, korku ve travmayla baş etmede “adını koyma, davet etme ve dönüştürme” fikrini, çocuk düzeyine inen bir sembolizmle işler.

Kitapta bunun gibi birçok kısa öykü daha vardır. “Pimpirik ve Sümsük”, birbirine zıt iki karakterin –biri aşırı titiz ve temkinli, diğeri umursamaz ve dağınık– paradoksal ilişkisini ve kimliklerinin aslında birbirine nasıl bağımlı olduğunu gösteren, mizahi bir anlatıdır. “Dil Dolaştıran Sözcüğün Öyküsü”, okunması zor, sonsuzcasına uzayan bir kelimenin çevresinde kurulan, dil oyunları ve tekrarlar üzerinden hareket eden, çocuk okuru zorlayarak eğlendiren bir hikâyedir. “Ophelia’nın Gölge Tiyatrosu” ise yalnız ve yaşlı bir kadının, insanların terk ettiği “gölgelere” sahne açması üzerine kurulu, hem melankolik hem de büyülü bir metindir; burada görünmez olan, unutulan ve “gölgeye itilmiş” olan her şey için bir sahne yaratma metaforu üzerinden sanata, görünmez emeğe ve hatırlamaya dair güçlü bir yorum yapılır.

Diğer öykülerde de benzer biçimde sıradan görünen hayvanlar, kuklalar, kaplumbağalar, gergedanlar, çocuklar ya da “tuhaf ülkeler” (İstekler Ülkesi, Saçmalıklar Ülkesi vb.) okuru karşılar. “Sakin Tosbağa Ağıraksakgil”, yavaş ama kararlı bir kaplumbağanın, imkânsız görünen bir hedefe doğru adım adım ilerleyişini; “Küçük Soytarı Kuklası” aidiyet ve özgürlük arayışını; “Neden Nasıl Niçinci Willi” sürekli soru soran, sorgulayan bir çocuğun dünyayla çatışmasını işler. Bu figürlerin hepsi, yüzeyde çocuklara yönelik masal kahramanları gibi dursa da, arka planda yetişkin dünyasının hız takıntısını, tüketim kültürünü, otorite–birey ilişkisini ve hayal gücünün nasıl bastırıldığını eleştiren alegorik bir işlev taşır.

Genel olarak kitap, kronolojik bir olay örgüsü izlemek yerine, okuru farklı ton ve atmosferlerdeki öyküler arasında gezdirerek ortak bir temayı pekiştirir: Gündelik hayatın baskısı ve “akıllı yetişkin dünyası”, çocukların ve hayal kurmaya devam eden yetişkinlerin iç zenginliği karşısında aslında oldukça sınırlıdır. Ende, büyü okulu, istekler ülkesi, gölge tiyatrosu gibi mekânları birer metafor olarak kullanır; bu mekânlarda karakterler, unuttukları düşlerini, bastırdıkları korkularını ve gerçek ihtiyaçlarını yeniden keşfeder. Böylece “Büyü Okulu”, tek bir olay örgüsünden çok, hayal gücünü ciddiye alan, çocuk bakışını felsefi ve eleştirel bir düzleme taşıyan, çok parçalı ama bütünlüklü bir dünya sunar.

Büyü Okulu ve Diğer Öyküler – Kitap Açıklaması

Çocuklar ve yetişkinler için eşine az rastlanır bir okuma deneyimi: Michael Ende’nin tüm hikâye ve masalları aynı kitapta. 
 
İstekler Ülkesi’nin nerede olduğunu biliyor musun? Ya tuhaflıklarla dolu Saçmalıklar Ülkesi’ni? Belki de Rüyayiyen ya da Küçük Soytarı Kuklası gibi eğlenceli kahramanlarla tanışmak istiyorsundur.

İster yavaş ama emin adımlarla ilerleyen Sakin Tosbağa Ağıraksakgil, ister Çıplak Gergedan Norbert Kalıngerdan, Filemon Derisikatlı ya da Küçük Soytarı kuklası olsun, Michael Ende’nin tüm öykülerinde sıradışı kahramanlar bize büyü dolu ve yabancı diyarlardan öyküler anlatır. Michael Ende’nin öykülerinin ve masallarının tümünü içinde barındıran bu antoloji hem çocukların hem de yetişkinlerin tekrar tekrar okuyacağı ve yıllarca elinden bırakamayacağı büyüleyici bir dünyanın kapılarını aralıyor. 

(Tanıtım Bülteninden)

Bizi Takip Edin! @kitapdiyaricomtr

Sinem Ezgi Akbulut
Sinem Ezgi Akbulut
Okur - Yazar - Çizer

Bilgilendirme
“Sitemiz, kitaplara dair bilgiler sunarak hafızanızı yenilemenize ve yeni okuma deneyimlerine adım atmanıza yardımcı olmayı amaçlamaktadır.”

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle

Sosyal Medya

816BeğenenlerBeğen
4,823TakipçilerTakip Et
37TakipçilerTakip Et
31TakipçilerTakip Et
291AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular