Ana SayfaRomanYolpalas Cinayeti

Yolpalas Cinayeti

Yolpalas Cinayeti – Halide Edib Adıvar

Tür:Roman
Yazar:Halide Edib Adıvar
Yayınlanma Tarihi:1936
Yayınevi:Can Yayınları
Karakterler

Nadire (Kaz Akkız): Annesi ile beraber yaşayan sessiz sakin bir kızdır.  Çalıştığı evin şoförünü öldürmüş ve evin hanımını yaralamış. Hâkim şoförü nereden tanıdığını sorunca onun annesinin emmioğlu olduğunu sırf bu yüzden öldürdüğünü söylemiştir.

Nuri Bey: Akkız babasını küçük yaşta kaybetmişidir. Annesinin ölümü üzerine köye ziyarete gelen Nuri Bey ve karısı ile tanışmış onların yanına hizmetçi olarak işe girmiştir.

Bülent: Sallabaş ailesinin küçük ve hasta oğlu.

Sacide (bayan) Sallabaş: Yolpalas apartmanının hanımı Sacide Hanım adeta bir sonradan görmedir. Yoksul bir gençlikten sonra Bay Sallabaş ile evlenmiş ve bir milyoner olmuştur fakat Sacide sanki yıllardır bu hayatın içindeymiş gibi davranmaktadır. Öyle ki babası Agâh Efendiyi evine uşak yaptırmıştır. Fakir kesimin her zaman ezilmesi gerektiğini, emeğinin sömürülmesi gerektiğini yoksa yüz bulup zengin kesimin tepesine çıkacaklarını düşünmekte hatta bunu sesli dile getirmektedir.

Agâh Efendi: Sacide hanımın babası.

Murat Sallabaş: Yolpalas apartmanın beyi.

Mükerrem: Nadire tarafından öldürülen, kötü bir adamdır.  Akkız’ın anasıyla bir odaya girer bir iki saat sonra çeker gidermiş. Bir gece kadının paralarını ona ucuza öküz bulduğu bahanesiyle kandırıp almıştır.

Sırma: Nadire’nin yıllar önce Mükerrem tarafından basılarak öldürülen kaz yavrusudur.

Ümmühan: Akkız”ın annesi

Nuri Bey:

Rıfkı: Başarılı bir avukat olmak için çabalayan yeni bir avukat ve Nadir’enin avukatıdır. Rıfkı Bey zengin kesimin karşısında fakir, ezilen işçi sınıfını desteklemektedir.

Konusu

1900’lerin başında Şişli’de bir konakta işlenen bir cinayet vakasıyla başlayan kitap, o yılların İstanbul’una dair gözlemlerle anlatılıyor.

Dönemin İstanbul’unu, kentte yaşayan aydınların Türkiye’ye ve Avrupa’ya bakışını, son dönemde bilinçlenmeye başlayan sınıf çatışmalarını gözler önüne seriyor.

Yolpalas Cinayeti Özeti

Nadire ve annesi Sivrihisar’da yaşıyor. Nadire’ye köyünde “Kaz Akkız” derler. O çok sessiz ve sakin bir kız. Anneleri ile yaşıyorlar. Babası o küçükken öldüğü için evin geçimini annesi sağlıyor. Annenin tek amacı iki öküz alıp bir daha asla yurt dışına çıkıp hizmetçilik yapmaktır. Nadire’nin annesinin evine götürdüğü ve kızına onların kendi oğlu olduklarını söylediği adamlar yüzünden köylüler ona pekiyi bakmazlar. Köye gelen Mükerrem de emmioğullarındandır. Nadire’ye iyi davranmaz. Bir gün Nadire’nin annesinin öküz almak için biriktirdiği parayı alarak ortadan kaybolur. Yine bir gün Nadire’nin çok sevdiği, her zaman değer verdiği ve ‘Sırma’ adını verdiği kazı çizmeleriyle ezip öldürmüştür. Nadire’nin Mükerrem’e kini de burada başlamıştır. Annesi ölünce Abidinler Nadire’yi yanlarına alırlar. Gece gündüz çalıştırırlar. Nadire bir gün buradan Refika ve Nuri çiftini bakmak için Bursa’ya gider. Refika ve Sacide, Bursa’daki kaplıcalarda buluşur. Nadire Refika aracılığıyla bu kez Sallabaş ailesinin oğlu Bülent’e bakıcılık yapmak için Yolpalas apartmanına dadı olarak İstanbul’a gelir. Nadire, Murat ve Sacide Sallabaş çiftinin oğlu Bülent’e dadılık yapmaya başlar. Aslen Kara gümrüklü olan Sacide, Agâh Efendi’nin yoksulluğa düşen kızıdır. On yedi yaşına kadar Karagümrük’te kardeşlerine dadılık yapar. Babası Agâh Efendi dışarı çıkmasına izin vermez. Onu hiçbir yere göndermez.

Bir gün komşu kızı Sacide’yi Bebek Bahçesi’ne götürürler. Burada Sacide, Murat Sallabaş’ın dikkatini çeker ve bir süre sonra Yolpalas adlı apartmanda hanımefendi olur. Sacide sonradan görme olarak topluma girer. Bir süre sonra Mükerrem şoför olarak Yolpalas apartmanına gelir. Nadire onu hemen tanır, ancak bunu ona açıklamaz. Her zaman bundan kaçınmaya çalışır. Sallabaş ailesi bir gün sosyetenin ileri gelenlerine bir ziyafet verir. Ziyafet akşamı Mükerrem, Nadire’nin odasına gelir. Nadire’ye akıl almaz tekliflerde bulunur. Nadire onu hemen orada öldürmek ister ama Bülent uyumaktadır. Mükerrem, Nadire’ye yarın Sallabaş (Sacide) Hanım’a kendisini kovduracağını ve yerine yeni bir dadı aldıracağını söyleyeceğini söyler. Sonra Bülent’i öldüreceğini söyler. Sabah olur ve Sallabaş ailesinin uşağı Eienette, Nadire’nin odasına gelir. Eşyalarını toplayıp gitmesini söyler ve artık Bülent’le kendisi ilgilenecektir. Nadire artık aklını kaçırmıştır. Hemen Sallabaş Hanım’ın odasına gidip ayaklarına kapanmak ister. Çünkü gittiğinde Mükerrem’in mutlaka Bülent’i öldüreceğini biliyordur.

Hemen hanımın odasına gider. Mükerrem, diz çökmüş Bayan’ın yüzüne bakar. İkisi de düşüncelidir. Nadire masanın üzerindeki bıçağı alır ve Mükerrem’in boynuna saplar. Nadire de Bayan Sallabaş’ı incitir. Ardından Nadire tutuklanarak mahkemeye çıkarılır. Mahkemede kendini savunmak istemez. Suçunu kabul eder. ‘Mükerrem’i annemin beraberliğinden dolayı vurdum der. Rıfkı, Nadire’nin avukatıdır. Rıfkı Murat Sallabaş’ın yeğenidir. Bu onun ilk davasıdır. Onun için başarılı olmak istiyor  Rıfkı, Nadire’yi daha önce Bursa’dan tanır. Onu uzun zaman sonra ilk kez ziyafet gecesi Murat Sallabaş’ın evinde görür. Nadire bildiklerini mahkemede anlatmayınca Rıfkı mahkemenin uzamasını ve Nadire’nin müşahede altında tutulmasını ister. Bu sırada araştırma yapmak için Nadire’nin köyüne gider. Kendisi ve Mükerrem hakkında bilgi toplar. Daha sonra hastanede Nadire’yi konuşturarak bildiklerini söyletir. Cinayeti neden işlediğini öğrenir.

Rıfkı bunu yan mahkemede ifade eder. Aslında tüm bu yaşananlar Rıfkı tarafından mahkemede dile getirilmektedir. Rıfkı, Nadire’nin anlattıklarını yan mahkemede ifade eder. Cinayetin tanıklarını ve Mükerrem’i tanıyanları dinleyen hâkim, doktor raporu doğrultusunda Nadire’nin akıl hastanesinde kalması şartıyla masum olduğuna karar verir. Sonra Nadire çıldırır. “Yanılıyorsun, ben deli değilim. Kasten öldürdüm. Canını alan canını vermeli, öldür beni. Annemin yanına Sırma’ya gitmek istiyorum. Burada kalırsam Sırma’nın içini dökeni, topal Bülent’e el uzatanı, Şakire’yi ana kucağından fahişe yapanı ant içerim öldürürüm. ’ diye isyanını dile getiriyor. Burada tüm hikâyeyi mahkemede anlatır. Mahkeme heyeti kızın akıl hastası olduğunu görür ve akıl hastanesine gönderir.

Yolpalas Cinayeti – Kitap Açıklaması

Halide Edib Adıvar’ın 1936 yılında Paris’te kaleme aldığı bir cinayet romanı, Yolpalas Cinayeti. Bu kısa roman, Adıvar’ın güçlü anlatımını göstermesi bakımından son derece değerli. Kitap, 1900’lerin başında Şişli’de bir konakta işlenen bir cinayetin görüldüğü dava ile başlıyor ve o yılların İstanbul’una dair gözlemler eşliğinde anlatılıyor. Dönemin İstanbul’unu, kentte yaşayan aydınların Türkiye’ye ve Avrupa’ya bakışlarını, yeni yeni bilincine varılan sınıf çatışmalarını gözler önüne seriyor.

“Duygusallıkla yaklaştığımız romanlar vardır; Yolpalas Cinayeti benim için onlardan biri. Halide Edib Adıvar’ın en güçlü eserlerinden mi? Sinekli Bakkal kadar ünlü, Kalb Ağrısı kadar ince ve duyarlı, Handan kadar çarpıcı mı? Bunları bilemem. Ama Yolpalas Cinayeti’nin derin etkisi altında kaldığımı, yıllar yılı ondan izdüşümlerle yaşadığımı mutlaka söylemeliyim.” -Selim İleri

Like
Love
Care
Haha
Wow
Sad
Angry
KitapDiyarı
KitapDiyarı
İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin

Sosyal Medya

788BeğenenlerBeğen
4,140TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
55AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular