Ana SayfaRomanNefesi Tutku Olan Kadın-Afife Jale

Nefesi Tutku Olan Kadın-Afife Jale

Nefesi Tutku Olan Kadın-Afife Jale – Osman Balcıgil

Tür:Roman
Yazar:Osman Balcıgil
Yayınlanma Tarihi:2018
Yayınevi:Destek Yayınları
Karakterler

Afife Jale- (1902/ 1941): Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Tük sahne sanatının ilk tiyatro sanatçısıdır. Bu uğurda verdiği mücadele ondan sonra gelecek kadınlar için şans olmuştur.

Doktor Sait Paşa: Afife’nin biricik dedesidir. Onu tiyatro ve yazın edebiyatıyla tanıştıran kişidir. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden bir o kadar da müşfik bir karaktere sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına şahit olmuş, İstanbul’un işgaliyle hayata küsüp vefat etmiştir.

Hidayet Bey: Afife’nin babasıdır. Sekiz dil bilmesine rağmen bağnaz gerici bir adamdır. Kızının tiyatro tutkusunu kaldıracak bir görüşe sahip olamadığı için onu ve eşini terk eder.

Medhiye Hanım: Afife’nin annesidir. Kızının ideali için kendi mutluluğundan feragat eden güçlü bir kadındır. Çektiği tüm zorluklara rağmen metanetini korur, çocuğunun yanında olur.

Sophia: Kahramanımızın dadısıdır. Annesi kadar ona yakın ve yardımcı olmuştur.

Selahattin Pınar: Besteci ve söz yazarıdır. Ailesinin müzisyen olduğu için aldığı tavırla yalnızdır. Afife ile olan aşkı da bu yüzden onun için çok kıymetlidir.

Nefesi Tutku Olan Kadın-Afife Jale Özeti

Afife’nin tiyatroya ilgisi o çok küçükken başlar. Dedesi; Dr. Sait Paşa, sahne sanatları ve edebiyata olan ilgisini torunları Afife ve Ziya’ya nakşetmiştir. Çamlıca’daki konakta kurulan sahnede, oyunlar sergileniyor ve Paşa dedeleri onlara, tiyatronun bir gösteri sanatı olduğu kadar ölçü sanatı olduğunu da vurgular. Çocukları sıklıkla tiyatroya götürerek, onların sahne, kostüm, dekor ve oyunculuk hakkında deneyim sahibi olma fırsatı sunar. Afife daha on yaşında olmasına rağmen üstün bir yetenek sergilemektedir.

1909 yılı ve sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun zor zamanlarıdır. Dr. Sait Paşa, bu dönemi yakından takip eden ileri görüşlü bir adamdır. Doktor zamana ayak uyduramayan İmparatorluğun 31 Mart olaylarının perde arkasını gördüğü için de tedirgindir. Afife’nin babası Hidayet Bey ise Sait Paşanın aksine bağnaz bir adamdır. Küçük kızın tiyatroya olan ilgisini hoş görmez. Tesettüre gitmesi gerektiğini söyler ve zorlar. Afife aralıklarla gittiği dedesinin konağında onun için alınan mecmuaları ve temsil ettikleri oyunlar sayesinde çok mutludur. Annesi Medhiye Hanım’ın ilk evliliğinden olan Behiye ve Salah’ın büyüyüp evden ayrılmalarından sonra baba Hidayet Beyin dikkatini üzerine çekmesi uzun zaman almaz. Kızının giyimi ve davranışları konusunda uyarılarda bulunur. Buna onun tiyatroya olan ilgisi de dâhildir. Babasının tüm itirazlarına rağmen ailenin geri kalanını arkasına alarak güzel sanatlar bölümüne girmeye hak kazanır. Afife bu okulda altı sene resim sanatını öğrenecektir. Müslüman kadınların tiyatroda rol almasının yasak olduğu bu dönemde Afife Darülbedayi bünyesinde ilk Müslüman Türk kadını olmak için büyük cesaret örneği gösterir. Girdiği yol zordur. O güne kadar tiyatro sahnelerini gayri Müslim hanımlar boy göstermektedir. İki okulu birlikte yürüten Afife bir süre bu durumu ailesinden saklar. 1918 yılı hem ülke hem de Sait Paşa ve ailesi için sıkıntılı geçecektir. Balkan Savaşları ve ardından gelen Büyük Harp ve işgal güçlerinin İstanbul’a girmesi kara günlerin habercisidir. Sait Paşa üzüntüsünden evden çıkmayı reddetmiş bir süre sonra da hastalanarak hayata gözlerini yummuştur. Afife’nin hayattaki en büyük destekleyicisi olan dedesinin eksikliğini hayatı boyunca yaşayacaktır.

Afife’nin tiyatro eğitimini aldığını öğrenen baba, ikinci ikazında eşi Medhiye Hanımla yollarını ayırır. Medhiye Hanım, Afife’nin tiyatrodan koparıldığında yaşayamayacağını bildiği için tercihini kızından yana yapmak zorunda kalmıştır. Afife’nin dadısı, Sophia ile yaşamaya başlarlar. Üç kadın birlikte zor günleri atlatmayı başarırlar. 1919 yılı Türk tiyatrosu ve Afife için bir ilk gerçekleşir. Çok istediği tiyatroda başrolle Afife Jale ismiyle adım atmıştır. Tatlı Sır ’la muhteşem bir oyun çıkarmış ve tebrikleri kabul ederken polis baskınıyla gözaltına alınmak istenir. Afife, yaşadığı dönemin bedelini ödemeye başlamıştır. Kuzeni Ziya ile kaçmayı başarırlar ancak gün içinde stresten yaşadığı baş ağrısı, yoğun gerginlik yaşadığı dönemlerde tekrarlar. Gittiği doktorların verdiği ilaçlar tesirsiz kalır. Bu arada pes etmez. İlk ve tek Müslüman Türk sahne sanatçısı olması ile dikkatler üzerindedir. Her sahne sonrası polis baskınları ve gördüğü suçlu muamelesi genç kızı onu üzse de vaz geçmez. Şiddetlenen baş ağrılarına rağmen annesi ve dadısıyla provalar yapmaktadır. Osmanlı’nın geçiş yaptığı bu dönemde o kurtuluş mücadelesini yakından takip ediyor, kendi alanında “sanatıyla direnerek” mücadele veriyordur. Başına giren ağrı dayanılmaz hale gelmiştir. Çare ararken doktorlar ağrıları için iğne önerir. Kendisi bir ilaç de bağımlı olan Doktor Suat, aralıklarla iğneyi kendisine yapmasını söyler fakat bağımlılık yapacağını saklar. Genç kız bir süre sonra farkında olmadan morfin bağımlısı olmuştur. Tiyatroya olan sevdasına teyzenin oğlu Ziyanın ki eklenmiş, evlenme teklifine bağımlı oldu için olumlu cevap verememiştir. Tiyatroya olan sevdasına sığınır. Fakat ne mümkündür, ülkenin rejimi değişirken henüz kadınlara olan yasak devam etmektedir. Büyük umutlarla çıktığı Trabzon turnesinde, aksi tesadüf etmiş onu ilk oyunda tevkif etmek isteyen polisle karşılaşır. Yine şiddetli baş ağrıları ile baş başa bırakmıştır. Dayanamadığı ağrılarla arkadaşlarından yardım ister. Bağımlı olduğu kulaktan kulağa yayıldığı gibi çare de bulamaz ve İstanbul’a dönmek zorunda kalır. Artık morfin almak için Dr Suat’a ve onun istismarına maruz kalmamak için çare arar. Kendi vücuduna morfin yapmayı öğrendikten sonra bağımlılığı artar. Bu arada tiyatro oyun teklifleri bıçak gibi kesilmiştir. Üzüldükçe bağımlılığına sığınır. Büyük aşkı Ziya ondan umudunu kesmiş, evlenmiştir. Hayatındaki nadide güzel gelişme ise Selahattin Pınar’la tanışması ve evlenmiş olmalarıdır. Çiftin mutlu birlikteliklerine bağımlılığı gölge düşürür. Her defasında kurtulmaya çalışır fakat onu en çok üzen şey, tiyatroya olan tutkusundan uzak kalmasıdır. İlk kadın tiyatro sanatçısı olmanın bedelini ağır bir şekilde ödemesine rağmen bunun sefasını ondan sonra gelenler sürmektedir. Bir süre İstanbul’dan uzaklaşıp aile ziyaretine gittiği ablası Behiyenin evinde yine morfin arayışı bu defa aile içinde duyulmasına sebep olur. Büyük utanç yaşayan Afife İstanbul’a döndüğünde büyük bir ayrımın eşliğindedir. Tiyatro camiası, eşi, ailesi bu bağımlılığı öğrenmişlerdir. Sevdiklerini daha fazla üzmemek için hepsinden ayrılma kararı alır. Çok sevdiği eşine bu yüzden ayrılmak istediğini söyler. Sokaklardaki ilk gün valizi çalınır. Geçirdiği kriz sonrası gözünü akıl hastanesinde açar. Ailesine ulaşılmasını istemediği için ismini açıklamaz. Akıl hastanesinde geçen dört yıl sonrasında Selahaddin Pınar’ın sesini radyodan tesadüfen duyar. Özlemleri, yalnızlığı onu yakınlarına ulaşma istediği doğurur. Ve doktorundan yardım ister. Afife’nin yakınlarını bulmak için gazeteci Nusret Beyden yardım isterler. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi başhekimi Profesör Doktor Mazhar Osman Bey’in ofisinde gazeteci Nusret Safa Coşkun’a hayatını bütün şeffaflığıyla anlatır. Dört yıldır arayan soranın olmamasına rağmen onu en çok üzen sanat camiasının ve yazın dünyasının gösterdiği vefasızlıktır. Dedesinin üzerinde çok durduğu “Vefa”

“Ahde Vefa” onun tutkusu olan tiyatro üstatları tarafından yapılmıştır. Genç kızı dönemin şartlarını bile bile öne sürmüş sonrasında çektikleriyle baş başa bırakmışlardır. Dr. Mazhar Osman bir başka vefa örneği göstererek önceden tanıdığı Sait Paşa ve sahnede oyununu seyrettiği Afife Jaleye kol kanat gerer. İsteği üzerine ağabeyi Sedat’ı bulup onun yanına naklettirir. Bir buçuk yıl Sedat ve ailesinin yanında kalan Afife ölümün yaklaştığını hisseder, onları daha fazla üzmemek için hastaneye geri dönmek ister. Burada son nefesini verdiğinde cenazesinde tiyatrodan birkaç isim ve yanındaki üç dostundan başka kimsesi yoktur.

Osman Balcıgil yine bir dönemi ve dönemin kahramanı Afife Jale’nin hayatıyla birlikte aktarıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yılları ve Cumhuriyetin ilk yıllarını kapsayan hayat hikayesi dönemine ışık tutuyor. Yaşanılanları anlamlandıran dönemin şartlarıyla birlikte sunulan roman bir geçiş sürecini de resmediyor.

Afife Jale (1902/1941) yılları arasında yaşamış olan İlk Türk ve Müslüman tiyatro sanatçısıdır.   Yeteneği ve gösterdiği cesaret ondan sonra gelecek olanların önlerini açmıştır. Ne yazık ki onun bu tutkusu yarım kalmış hayatı beklenmedik bir şekilde yön değiştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun geçiş döneminin zorlukları düşünüldüğünde onun verdiği mücadele anlamı ve büyüklüğü bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Kadının sosyal adaletsizliğin içinde bir suçlu gibi algılanmış olması ve bu gerçekliğin içinde Afife Jale’nin yalnızlığını görüyoruz. Ömrünün son günlerini geçirdiği hastanede dedesinin ona armağan ettiği tiyatro tutkusuyla yaşamış, adeta nefes alması için bir neden teşkil etmiştir. Hayatını adadığı mesleğinden mahrum kaldığı ve gördüğü vefasızlıktan dolayı çok üzülür. Yanlış zamanda, yanlış mekânda yaşayanAfife Jale 39 yaşında dünyaya gözlerini yumar.

Nefesi Tutku Olan Kadın-Afife Jale – Kitap Açıklaması

Osmanlı’nın ilk Müslüman kadın oyuncusuydu Afife Jale. Babasından Şeyhülislam’a, Dâhiliye Nazırı’ndan Şehremini’ne kadar kimler uğraşmadı ki onunla, yılmadı.

Teyzesinin oğlu çok âşıktı güzel kıza. O da seviyordu dünya yakışıklısı delikanlıyı. Aralarına önce sahne, sonra Afife’nin “beyninde taşıdığı hançer” girdi.

“Bir Bahar Akşamı” ikinci aşkı Selahattin’e (Pınar) rastladı Afife. Büyük bir aşkla sarıldı ünlü sanatçı güzel Afife’ye.

Paşa dedesinin de tutkusu olan tiyatroya beşikten mezara ve ölümüne bağlı kaldı Afife. Son nefesini Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde verirken, “gözlere yıldız tozu serpmeyi” sürdürüyordu kuşkusuz.

Osman Balcıgil, satış rekorları kıran CELİLE, YEŞİL MÜREKKEP ve İPEK SABAHLIK’ta olduğu gibi, NEFESİ TUTKU OLAN KADIN AFİFE JALE’de de yaşadığımız coğrafyanın tarihsel ve toplumsal derinliklerine büyük bir ustalıkla iniyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Like
Love
Care
Haha
Wow
Sad
Angry
Nurhayat Akbulut
Nurhayat Akbulut
İyi kitap okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin

Sosyal Medya

788BeğenenlerBeğen
4,126TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
55AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular