Ana SayfaFelsefeHayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil iyi Yaşanmasındadır

Hayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil iyi Yaşanmasındadır

Hayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil İyi Yaşanmasındadır – Yılmaz Şener

Tür:Felsefe
Yazar:Yılmaz Şener
Yayınlanma Tarihi:2020
Yayınevi:Destek Yayınları
Konusu

Kitapta, “Hayat nasıl yaşanmalı?” fikri üzerinde duran Montaigne, sosyal yaşamın zihinsel, duygusal ve tepkisel olarak nasıl yaşanması gerektiği yolunda önemli bir düşünüş biçimi ortaya koyarak anlatmaktadır.

Hayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil İyi Yaşanmasındadır Özeti

Kitabın yazarı plan Montaigne yazmaya ilk olarak “Kendini tanı…” cümlesiyle başlar. İnsanın kendini tanıma sürecinin ise yazmaktan geçtiğini ve insanın yazarken kendi iç dünyasında daha derin duygularıyla yüzleştiğini düşünür. Kendi duyguları arasında yolculuk yaparken de tüm insanlığı anlamaya çalışmıştır. Onun “Her insanda tüm insanlığın halleri vardır.” sözünün kaynağı da burasıdır. İnsanlar kendinden yola çıkarak bir başkasına varabilir. Kendini çözme sürecinde de insan önce kim olduğunu, ardından da kim olmadığını öğrenir. İnsanın kendine vakit ayırması kesinlikle bencillik değildir. Montaigne, insanın kendi yaşamının kaptanı olduğunu söyler. Bir kaptanın denizin dalgaları ve fırtınalarla mücadele edebilmek için gemisinin her detayını bilmesi gerekir. Aynı mantıkla insan da mutlu bir yaşam sürebilmek için önce kendi keşif yolculuğunu yapmalı, kendi varlığından yola çıkarak da dünyayı keşfetmelidir.

Montaigne, “Nasıl yaşanır?” sorusunu da kapsamlı bir şekilde ele almıştır. Bu soruyu cevaplayabilmek için de pek çok kültürü, gelenekleri ve yaşama biçimlerini araştırıp denemelerinde bu konulara yer vermiştir. Tüm bunların sonucunda da varmış olduğunu yanıt ise her insanın kendine özgü bir yaşam biçimi olduğudur. Bunu da şu söz ile ifade eder: “Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum.” Ancak insan yapısı çok katmanlı bir yapı gösterir, her ne kadar kişilerin kendine ait düşünce ve yaşayış biçimleri olsa da genel bir ortak yaşama biçimi olduğunu da düşünür.

İnsan dünyada yaşam sürdüğü sürece kendine düşen tek şey yaşamaktır, yaşamın tadını çıkarmak da ancak ölümü unutarak mümkündür. Çünkü ölüm bizim elimizde olmayan bir kavramdır ve ne zaman geleceğini bilemeyiz. Ölüm, bizim varlığımız mevcut oldukça gerçekleşmemiş bir kavramdır. Bu sebeple üzerinde kaygılanmayın bir anlamı yoktur. Bu sebeple ölüm üzerine çokça düşünmek yersizdir, zihni gereksiz düşüncelerden temizlemeli ve nasıl mutluluğa ulaşacağımıza odaklanmalıyız.

Montaigne, “Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil, o şeyin tadına varabilmektir.” der. Hayat insana çokça imkan sunsa da bunları değerlendirebilecek bir rahat bir zihin yoksa bu imkanları değerlendiremeyiz. Mutluluk ona göre hakeden insanla beraber gider. Her insanın mutluluğu kendine göredir. Ancak ortak olan bir şey varsa da dertlerin mutluluğa engel bir durum oluşudur. Mutlu olmak, ayrıca mutlu olduğunun farkında olmakla da ilgilidir. Geçmişe takılmış bir insan kolaylıkla mutlu olamaz. Yaşanmış ve bitmiş durumların üzerinde fazlasıyla durmanın kimseye bir faydası yoktur. Ona göre geçmiş, problem çözmeye odaklı olmayan insanların barınağıdır. Montaigne, yaşananların yaşanması gerektiği için yaşandığını ve pişmanlık duyulmaması gerektiğini düşünür. İnsan davranışlarından elbette ki sorumludur, ancak bunun cezasının pişmanlık olmaması gerektiğini söyler. Davranışlarını ve yaşadıklarını kabul etmek, olgun bir duruştur ve olgun bir insanın pişmanlıklara ayıracak vakti yoktur.

İnsan yaşamının her çatlağından sızan hüzne bulanma arzusu, insanı hayatı boyunca bir can çekişme haline sokar. Mutluluğu aramaya onu yaşamaktan daha çok meyillidir. Bu mutluluk elde edildiğinde ise bunun tadını çıkarabilecek insan sayısı çok azdır. Hüzün insanı bir şekilde kendine bağlayan bir duygudur ve bu duygu bir bataklık gibi kendine çekebilir. Haddinden fazla yaşanan hüzün duygusu, kişiyi hayattan koparabilir. Bu sebeple her şeyde olduğunu gibi bu konuda da dengede kalmakta fayda vardır. Dengeyi kurmak, yaşamın bir parçasıdır. Her insanın kendi elinde bir hayat terazisi vardır. Ağır basan taraf, diğer tarafı etkisiz hale getirir. İnsan aklının aşabildiniz şeyler düşünüldüğünde insanın kendi terazi dengesini sağlayabileceği de aşikardır.

Montaigne, denemelerini yazarken hayatı anlamak ve anlatmak üzerine düşünerek hareket etmiştir. Çok fazla araştırmış, seyahat etmiş, yeni insanlarla tanışıp onları anlamaya çalışmıştır. “Kendini tanı…” diyen Sokrates’in düşüncesinden yola çıkarak “Kendini anlat…” demiştir. Kendini anlatan insanın hayatı da tanıyıp bu hayatta kendisine biçilen rolü görebileceğini düşünmüştür ve ona göre bu keşif yolculuğunun ana motivasyonu meraktır. İnsan merak ederek bilgiye, cesarete ve iyiliklere ulaşabilir.

Hayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil İyi Yaşanmasındadır – Kitap Açıklaması

“Hayat kendiliğinden ne iyi ne de kötüdür. Ona iyiliği ya da kötülüğü katan yine sizsiniz.”

Hayat nasıl yaşanmalı?

Hayatın amacı nedir?

Eylemlerimiz hayatımız üzerinde ne kadar etkilidir?

16. yüzyılın Fransa’sında dünyaya gelen ünlü deneme yazarı Montaigne, yüzyıllar sonrasını dahi berraklıkla görebilen güçlü bir vizyona ve öngörüye sahip ender düşünürlerden biri… “Hayat nasıl yaşanmalı?” fikri üzerinde duran Montaigne, sosyal yaşamın zihinsel, duygusal ve tepkisel olarak nasıl yaşanması gerektiği yolunda önemli bir düşünüş biçimi koymuştur ortaya…

“Bir şeyin ne kadar büyük ya da küçük olduğu değil, hayat üstünde ne kadar etkili olduğu önemlidir…” diye düşünen ünlü yazar, hayat üzerinde etkili olan her şeyin daima öncelikli olduğunun da altını çiziyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Like
Love
Care
Haha
Wow
Sad
Angry
Sinem Ezgi Akbulut
Sinem Ezgi Akbulut
Okur - Yazar - Çizer

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin

Sosyal Medya

787BeğenenlerBeğen
4,127TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
55AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular