Ana SayfaRomanSönmüş Yıldızlar

Sönmüş Yıldızlar

Sönmüş Yıldızlar – Reşat Nuri Güntekin

Tür:Roman
Yazar:Reşat Nuri Güntekin
Yayınlanma Tarihi:2021
Yayınevi:İnkılap Kitabevi
Karakterler

Sönmüş Yıldızlar: Perihan, Kenan

Yalan: Cevdet Bey, Beria

Bir Yudum Su: Hamit Bey, Nevin

Bilek Saati: Niyazi, Muharrem, Adile, Vahit

Konusu

Kadın-erkek ilişkilerinin duygusal dünyası hikâyelerde başarılı bir şekilde sergileniyor.

Karşılıklı aşk mektuplarında gözyaşları ve hüzünlü bir hayatın gerçekleri, yalanlar ve hayal kırıklıkları tartışılır.

Yirmi bir öyküden oluşan kitabı keyifle okuyacaksınız.

Sönmüş Yıldızlar Özeti

Sönmüş Yıldızlar

Önce Perihan’ın Hüseyin Kenan’a yazdığı mektupla başlar. Perihan Hanım, Kenan Bey’i ilk gördüğü çocukluk yıllarını anlatır. Kenan Bey’in utangaç bir çocuk olduğundan ve arkadaşlıklarının ilerlemediğinden yakınır. Bir süre sonra tamamen bir yabancı gibi olduğunu söyler. Yıllar sonra Perihan Hanım, Feridun Bey ile evlendiğinde tekrar karşılaştıklarında eski masumiyetini hala koruduğunu düşünür. Yazılarını çok dikkatli takip eder. Ancak zamanla bu yazıların değiştiğini, tatlı hayalperestliğini kaybettiğini ve kavgacı hale geldiğini fark ettiğini söyler. Bu değişikliğin nedenini sorar.

Kenan Bey, Perihan Hanım’a bir cevap mektubu yazar. Şiirsiz, merhametsiz, zalim, alaycı bir adama dönüştüğünü itiraf eder. Hayatın içini ve insanları görebilecek yaşa geldiğinde içindeki yıldızların birer birer söndüğünü, nereye baksa yalan ve ikiyüzlülük, zulüm ve ahlaksızlıktan başka bir şey görmediğini söyler. Rüyasında tek bir yıldız kaldığını ve onun Perihan Hanım olduğunu itiraf eder. Sevmediği biriyle evlenen ve aldatılan Perihan Hanım, büyük bir felakete uğradığını düşünür. Ancak bir gün kendisini kapalı bir arabada yabancı bir adamla gördüğünü ve o tek yıldızın oraya gittiğini söyler. Kendini öldürmediğini, onu öldürdüklerini ve son yarayı Perihan Hanım’ın açtığını söyleyerek bitirir mektubunu…

Yalan

Cevdet Bey’in Beria Hanım’a yazdığı mektupla başlar. Bayan Beria ile ilk görüşmesinden ve ona olan hislerinden bahseder. Söylediği yalanları öğrendiğini ve onu asla affetmeyeceğini söyler. Sonra Beria Hanım’ın cevap mektubunu okuruz. Beria Hanım’ın söylediği yalanların ve rüyalarında yaşadıklarının ardındaki hikâyeyi anlatır. Hatta Cevdet Bey’i değil kendini aldattığını ama pişman olmadığını, kendisini mutlu ettiklerini söylüyor ve af dileyerek mektubunu bitirir.

Bir Yudum Su

Doktor Hamit Bey’in kızı Nevin, sadece birkaç mevsimi kalan misafirdir. Karısı vefat ettiğinde henüz kırk yaşındadır. Tekrar bir aile yuvası kurmak yerine hayatını Nevin’e adamaya karar verir. Ancak tüm önlem ve tedavilere rağmen Nevin’de gün geçtikçe ilerleyen tüberküloz vardı. Hamit Bey artık kendisine tek bir görev bulmuştu. Ve bu, ölene kadar çocuğunu mutlu etmek ister. Bir gün Nevin’in isteği üzerine yürüyüşe çıkarlar. Yosunlu bir çeşmede iki fakir kızla tanışırlar. En büyüğü on iki, en küçüğü yedi yaşındaydı. Küçük kız, çeşmeden teneke bir bardağa su doldurmuş ve korkuyla Nevin’e yaklaşmıştı. Hamit Bey küçük çocuğa para verip onu götürmek istese de küçük kız bunu kabul etmez. Hamit Bey, ablasına bu ısrarının sebebini sorar. Ablası diyor ki: Annemiz öldü, o mezarda yatıyor. Hocanın dediğine göre ölüler gece susuzluktan mezarlarında yanmış. Ancak dünya çocukları susuzlara su verse onlar da soğurlardı. Bugün buradan kimse geçmedi. Hadi gidelim diyorum ama ağabeyim annemizin susuz yapacağına ağlıyor.

Hamit Bey, suyu içmeye başlayan Nevin’i durdurmak ister. Bu kirli suyu içmemesi gerektiğini söyler ve özgür fikirli bir kız olduğuna inanır. Nevin ağlamaya başlar. Hamit Bey artık onu uyarmaz, bu suyu içtikten sonra mutlu bir şekilde öleceğini düşünür. Nevin öldükten sonra Hamit Bey o çeşmeyi tamir ettirir. Her akşam gelip orada oturuyor, köy çocuklarına ve gezgin dervişlere yollarından çevirerek bu çeşmeden bir yudum su almaları için yalvarır.

Bilek Saati

Niyazi sıska, hasta bir çocuktu. Çok küçük yaşta dövülmüş ve buna alışamamıştı. Babası Muharrem onu ​​çok seviyordu ama onu şımartmadı ve onu bir mum gibi eğitmeye çalışır. Halası Adile Hanım’ın oğlu Vahit, yeni sünnet olmuş ve hediye olarak getirdiği oyuncakların bir kısmını kutunun içine getirmişti. Bu hediyelerdeki kol saati Niyazi’yi o kadar üzdü ki ağlar. Dünyada en sevdiği şey saatlerdi. Bir yıl önce sünnet olduğunda hayalleri yıkılmış, kimse ona saat getirmemişti. Sabah babasının kol saatini evde unuttuğunu hatırlayarak heyecanla saati koluna bağlar ve Vahit ile yürüyüşe çıkar. Ezan sesini duyan Niyazi, bileğindeki saate bakar. Ama saat durmuştur. Anlamak için saati kulağına tutar. O ne olduğunu anlayamadan saat suya düşer. Saat suyun dibinde belirdi ama ulaşamaz. Vahit, kardeşine saati satın alacağını söyleyerek zor da olsa Niyazi’yi eve götürür. O gece Muharrem Efendi, yemekten sonra saatinin kaybolduğunu fark eder. Bu sefer, oğlunu dövmek istemez. Tehdit numarası yapar ve saatin çıkmasını bekler ama kimse gelmez. İki saat sonra Niyazi, yabancılar tarafından perişan bir halde eve getirilir. Suda çırpındığını gören tütün korucuları hayatını kurtarır ancak durumu pekiyi değildir. Saati almış ve elinde sımsıkı tutuyordu. Niyazi beş gün sonra zatürreden ölür.

Sönmüş Yıldızlar – Kitap Açıklaması

Hikâyelerde kadın-erkek ilişkilerinin duygu dolu dünyası başarıyla sergileniyor. Karşılıklı aşk mektuplarında, gözyaşları ve hazin bir hayatın gerçekleri, yalanlar ve düş kırıklıkları ele alınmış. Yirmi bir hikâyeden oluşan kitabı severek okuyacaksınız.

KitapDiyarı
KitapDiyarı
İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.

BENZER KONULAR

YORUMLAR

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
En eski
En yeni En çok oy alan
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüleyin

Sosyal Medya

774BeğenenlerBeğen
4,853TakipçilerTakip Et
21TakipçilerTakip Et
22TakipçilerTakip Et
62AboneAbone Ol

Günün Kitabı

Editör Seçimleri

Popüler Konular

Son Konular