Aylardan Kasım Günlerden Perşembe – Ayşe Kulin
| Tür: | Roman |
| Yazar: | Ayşe Kulin |
| Yayınevi: | Everest Yayınları |
| Yayınlanma Tarihi: | 2025 |
| ISBN: | 9786253695033 |
Konusu
Aylardan Kasım Günlerden Perşembe, Atatürk’ü bir “lider, komutan, kurucu devlet adamı” olmaktan çok, çocukluğu, aşkları, kırgınlıkları, pişmanlıkları ve yalnızlığıyla onun insani yönlerini anlatıyor. Mustafa Kemal’in kendi iç sesi üzerinden, çocukluğundan Dolmabahçe’deki son günlerine kadar kronolojik biçimde ilerleyen bir hayat muhasebesi şeklinde kurgulanıyor.
Aylardan Kasım Günlerden Perşembe Özeti
Roman, Kasım ayının hüznünü ve 10 Kasım’a giden süreci fonda tutarak, Selanik’teki çocuk Mustafa ile başlıyor. Babasını kaybettikten sonra iki kardeş ve annenin hayat rotası büyük ölçüde değişiyor.
Erken yaşta babayı kaybetmenin yarattığı boşluk, annesinin ikinci evliliği, köy hayatı ile şehir hayatı arasındaki gidip gelmeler ve tüm bunların küçük Mustafa’nın karakterinde bıraktığı izler anlatılıyor. Şemsi Efendi Mektebi, Manastır Askerî İdadisi ve Harp Okulu yılları, tarih ve matematiğe merakı, disiplinli ama sorgulayıcı tavrı, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla ilişkileri üzerinden “çalışkan, gururlu, inatçı, adalet duygusu yüksek bir genç Kemal” portresi kuruluyor.
Yazar, tarih kitaplarının ayrıntılı cephe anlatılarını tekrarlamak yerine, Balkan Savaşları, Çanakkale, Sakarya, Büyük Taarruz gibi dönüm noktalarını daha çok Atatürk’ün iç dünyasındaki etkileriyle veriyor: savaş meydanlarındaki ölümler karşısında duyduğu acı, sorumluluk duygusunun ağırlığı, kader kavrayışı, “insan hayatının ucuzluğu”na duyduğu öfke ve bir ulusun küllerinden doğması gerektiği fikrinin zihninde olgunlaşması, bu bölümlerin merkezinde; komutanlık dehası ve siyasi hamleler arka planda, duygusal ve zihinsel yorgunluk ise ön planda tutuluyor.
Romanın önemli damarlarından biri, Atatürk’ün özel hayatı ve duygusal ilişkileri: gençlik yıllarındaki pembe bir güle benzettiği ilk aşkı Dimitrina, ona duyduğu ama tarihin akışı içinde yarım kalmaya mahkûm sevda; kalbinde intiharıyla derin iz bırakan Fikriye, bir yandan sarsıcı bir tutku, diğer yandan devlet işi ve modernleşme projesiyle çatışan bir bağ. Sonrasında “akılcı ve siyasi” boyutu ağır basan Latife Hanım’la evlilik, iki güçlü karakterin çatışmaları, Latife’nin hem ona ayak uydurmaya çalışması hem de bitmeyen gerginlikler nedeniyle evliliğin yıpranışı ve boşanma, Mustafa Kemal’in kendi ağzından anlatılan sahnelerle veriliyor.
Kulin, bu üç ilişkiyi de Atatürk’ün “aşık, eş ve boşanmış erkek” hallerini göstermek için kullanıyor. Bir daha evlenmeyi ise hiç düşünmüyor. Çünkü memleket meseleleri onda daha ağır basıyor. Hatta kendini bir kayın ormanındaki aykırı bir serviye benzetiyor. Diğer ağaçlar kökleriyle birbiriyle bağ kurarken onlara karışamayıp dikine köklenen yapayalnız bir ağaç gibi…
Evlat edindiği çocuklar, özellikle kız çocuklarıyla kurduğu sevgi bağı, onlara hem baba hem öğretmen gibi davranması, kız kardeşi Makbule ile zaman zaman dalgalı ilişkisi, sofra arkadaşları, yakın çevresi ve silah arkadaşlarıyla bağları da bu “insan Atatürk” portresinin parçalarıdır. Ancak roman, bu ilişkileri bile genellikle “kalabalıklar içindeki görkemli yalnızlık” temasına bağlayarak, yükü çok büyük olan bir liderin içten içe hep yalnız hissetmesini temel motif hâline getiriyor.
Cumhuriyet’in ilanı, devrimler ve siyasal mücadele romanda elbette yer alıyor ama ayrıntılı yasa ve tarih anlatılarından çok, Atatürk’ün bu süreçte kendi kararlarının bedelini nasıl gördüğü, halkla kurduğu bağdan aldığı güç ve hayal kırıklıkları, çevresindeki ihanet ya da çekingenlikleri nasıl yorumladığı üzerinden ilerliyor; özellikle Hatay meselesi, onun için “şahsi davası” olarak beliriyor, sağlık durumu bozulmuşken bile bu dosyayı kapatma azmiyle uğraşması, bir yandan ülke için, öte yandan kendi iç hesaplaşması için kritik eşiklerden biri olarak anlatılıyor.
Final kısımda hastalık dönemi ve Dolmabahçe’ye çekiliş öne çıkıyor: sirozun ilerleyişi, çevresindekilerin çaresizliği, hekimler arasındaki görüş ayrılıkları, kendisinin durumunun farkında olup buna rağmen metanetle çevresine moral vermeye çalışması, ama yalnız kaldığında geçmişiyle ve ölüm düşüncesiyle hesaplaşması, iç monologlar şeklinde veriliyor. Kulin, burada Atatürk’ün “iyi bir koca olamadım ama çok çocuklu, sevecen bir baba oldum” türü öz-eleştirilerini ve “kaderlerimizi kararlarımız belirler” tarzı cümlelerini karakterin ağzından aktararak, liderin kendi hayat bilançosunu çıkardığı bir son perde kuruyor.
Ölümüne çok az bir zaman kalmışken dahi en büyük dileğinin Hatay’ın topraklarımıza katılması olduğunu söylüyor. “Aylardan Kasım, Günlerden Perşembe” başlığı, doğrudan 10 Kasım 1938 Perşembe gününe işaret ederken, roman bu güne, bir ulusun ortak hafızasındaki yas ve minnet duygusunu da taşıyan, yoğun duygusal bir kapanışla bağlanıyor. Sonuçta ortaya, tarihsel kaynaklara ve Atatürk bibliyografisine dayanan, ama açıkça öznel ve duygusal bir bakış açısıyla yazılmış, Atatürk’ü zaferlerinden çok iç dünyası, aşkları, kırgınlıkları, pişmanlıkları ve yalnızlığıyla “yakına getirmeyi” hedefleyen, tarih kitabından ziyade edebî bir Atatürk portresi çıkıyor.
Zamanının tükendiğini hissettiğinde insanüstü fedakarlık ve gayretlerle savunulmuş vatanımızı Türk gençlerine emanet ediyor.
“Çünkü ben onlara iki vasiyette bulunmuştum:
- “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh.”
- “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.””
Yazar kitabı şu şekilde sonlandırıyor: “Atatürk’ün askeriyim” diyebilmeyi isterdim ama bana ancak Atatürk hakkında yazanlardan biri olmak düştü. Okuyacaklarınızı, O’nun hakkında yazılmış pek çok kitabı okuyup inceleyerek edindiğim birikimi yüreğimdeki Atatürk sevgisiyle harmanlayarak yazdım. İstedim ki okurlarımı bu kitapta İyi Asker ve Kurucu Devlet Adamı Atatürk’ün değil, çocuk Mustafa’nın, delikanlı Mustafa Kemal’in, dost, aşık, evli, boşanmış ve en sonunda hasta ama her dem yalnız, bir adamın iç dünyasına götüreyim. Hatalarım olduysa O, beni kocaman yüreğiyle umarım bağışlar. Sevgili okurlarım, sizler de öyle yapın, e mi?”
Aylardan Kasım Günlerden Perşembe – Kitap Açıklaması
Bu kitapta okuyacaklarınızı, O’nun hakkında yazılmış pek çok kitabı okuyup inceleyerek edindiğim birikimi yüreğimdeki Atatürk sevgisiyle harmanlayarak yazdım.
İstedim ki okurlarımı bu kitapta İyi Asker ve Kurucu Devlet Adamı Atatürk’ün değil, çocuk Mustafa’nın, delikanlı Mustafa Kemal’in, dost, âşık, evli, boşanmış ve en sonunda hasta ama her dem yalnız bir adamın iç dünyasına götüreyim.
Hatalarım olduysa O, beni kocaman yüreğiyle umarım bağışlar.
-Ayşe Kulin
(Tanıtım Bülteninden)


