4 Gün 3 Gece – Ayşe Kulin
| Tür: | Roman |
| Yazar: | Ayşe Kulin |
| Yayınlanma Tarihi: | 2024 |
| Yayınevi: | Everest Yayınları |
Karakterler
Sevda: Romanın ana karakteridir. Vicdanına yenik düşerek tanımadığı bir genci eve alır ve o iyileşene kadar onunla ilgilenir. Bu sırada bu olayların çevresi tarafından duyulmaması için büyük bir çaba sarf eder.
Sedat: Sevda’nın eşidir. Üniversite yıllarından beridir Sevda ile beraberdir. İktidardaki partide milletvekilidir ancak düşünceleri farklılaşmaya başladığı için yurtdışındaki görevini tamamladıktan sonra görevinden istifa edeceğine dair eşine söz vermiştir.
Yusuf: Sevda’nın oturduğu apartmanın asansöründe bulduğu yaralı gençtir. Darbe olayları sırasında suçsuz yere yaralanmış, maddi durumu olmayan genç bir üniversite öğrencisidir.
Selçuk: Sevda’nın çocukluk yıllarında beraber büyüdüğü kuzenidir. Doktor olduğu için Sevda’ya Yusuf’un sağlık durumu ile ilgili destek olmuştur. Hayatı dalgaya alan, mizah duygusu yüksek bir karakterdir.
Sevim: Selçuk’un eşidir. Selçuk’un evliliklerindeki davranışlarından her fırsatta şikayet eder.
Konusu
Tek mekanda kurgulanmış olan bu romanda 1960 darbesi sırasında bir kadının hayatında gerçekleşen sıradan bir olayın sıradan olmayan ve aşk hikayesine bağlanan sonuçlarının hikayesi anlatılmaktadır.
4 Gün 3 Gece Özeti
Romanın ana karakteri Sevda 25 Mayıs günü ertesi gün eşi yurt dışından döneceğinden ona yemek hazırlamak için alışverişe çıkmıştır. Alışverişini tamamlayıp Taksim’e doğru geçerken Anıt’ın çevresinde toplanan kalabalığı görür ve telaşlanır. Normal şartlarda eşi Sedat ile beraber Ankara’da yaşayan Sevda, üniversiteler açılmadığı için İstanbul’da ailesinin önceden yaşamış olduğu evdedir ancak protesto ve gösteriler Taksim’de gerçekleştiği için olayların tam ortasında kalır. Kalabalık arasından zorlukla sıyrılarak kendi apartmanına doğru ilerler. Asansöre geldiğinde kabinin ışığı yanmıyordur ve katın düğmesine basmak için uzanırken ayağı torbamsı bir şeye takılır ve çığlık atar. Büzülmüş olan şey bir insandır. Asansördeki yabancı ağır bir şekilde yaralanmış ve yüzü gözü kan içinde kalmıştır. İsmi Yusuf olan bu yabancı genç ayağa bile kalkamayacak bir haldedir. Kapıcıları Mehmet Efendi’den yardım istemeyi düşünür ancak Mehmet Efendi gençlerden pek de haz etmeyen bir adamdır. Bu yüzden Sevda risk alarak Yusuf’u eve götürür ve hastaneye gitmesi konusunda Yusuf’a ısrar eder. Ancak Yusuf gidebilecek halde değildir. Kocasına durumu anlatsa tepki göstereceğini düşündüğünden tedirgin olup o eve gelmeden bu işi çözmesi gerektiğinin farkındadır. Neyse ki eşini aradığında gelişini ertelemek zorunda olduğunu söyler. Normalde kocasını dört gözle bekleyen Sevda yaralı genci ortada bırakamadığı için bu duruma rahatlar. Ardından doktor olan ve çocuklukta beraber büyüdükleri kuzeni Selçuk aklına gelir ve hemen ona gelmesini söyler. Selçuk ona gerekli müdahaleyi yapar ancak Yusuf’un ateşi ciddi derecede yüksektir. Sevda hem gencin durumu ağır olduğu için bu durumla nasıl baş edeceğini bilemediğinden hem de eşinin bu olayı duyabilme ihtimalinden endişelidir. Selçuk Yusuf’a iğne yapıp gider ancak gece yatarken Sevda’ya kapısını kilitlemeden uyumaması konusunda tembihte bulunur.
Akşam saatlerinde Yusuf hala ateşler içerisindedir, Sevda soğuk havlularla başında bekleyerek Yusuf’un ateşini düşürmeye çalışır. Tam o sırada eşi Sedat arayarak ertesi gün dönebileceğini söyler. Sevda ne olur Sedat yarın dönmese diye içinden yalvarır. Sadece bir gün bile kazansa çocuğun ateşi düşer, bu olaydan kurtulur ve eşine müsait bir zamanda tatlı bir şekilde bu genci anlatacağını düşünür. Bir yandan da eşinin geliş tarihinin uzaması Sevda’nın kıskandığı Sedat’ın arkadaşı olan Belgin konusunda Sevda’yı şüpheye sokar.
Ertesi sabah Sevda uyanır uyanmaz koşturarak Yusuf’un ateşine bakmaya gider, bir miktar düşmüştür ancak hala çok yüksektir. Yine Selçuk’u arayarak hemen gelmesini söyler. O sırada çocuğu bir yandan onun mahremiyetine dikkat ederek banyoya sokmaya çalışır ancak Yusuf’un banyoda ayağı kaymıştır daha da kötü bir haldedir. İçeri girerek onu kaldırıp kanepeye götürür. Bu sırada oğlanla cebelleştiği sırada Sevda’nın omzu gözükür. Normalde oğlu yaşında olabilecek Yusuf ona “abla” diye hitap ettiği için içten içte mutluluk duyduğunu fark eder. Tek düzeliğinden muzdarip olduğu hayatı giderek karmaşık bir hal almaktadır. Neyse ki eşi Sedat arayarak gelişinin ertesi güne sarktığını söyler. Sedat eşinin sesinde bir tuhaflık sezer ancak Sevda askeri darbeden dolayı zor anlar yaşadığını söyler. Selçuk geldiğinde Yusuf’a tekrardan müdahale eder, Yusuf’un omurgasında kırık vardır. Bu arada Selçuk Yusuf’un vücudunu sargılarla sararken türlü türlü sorular sorarak bu yabancı gencin iyi mi yoksa kötü niyetli olduğundan emin olmaya çalışır ve gencin zararsız olduğuna kanaat getirir. Sevda Yusuf’a iyileştiği zaman bir an önce onun evden gitmesi gerektiğini sürekli olarak ona hatırlatır.
Romanın ilerleyen bölümlerinde olaylar bir de Yusuf’un bakış açısından anlatılır. Yusuf maddi durumu olmayan, yurtta kalan biridir. Düşünürken hayatındaki tüm kadınları gözden geçirir. Sevda’nın yaşını bir türlü tahmin edemiyordur ancak onun Allah tarafından ona gönderilen bir kurtarıcı olduğunu düşünür. Karakol köşelerinde o kadar çok dayak yemiştir ki şu an yaralı haline rağmen güvende olduğunu içten bir şekilde hisseder. Yusuf Sevda’nın evinde kendi evine gidebilecek bir halde olmadığı için bir gece daha kalır ve ertesi sabah Sedat eve dönecektir. Sevda, Yusuf’a otobüse binebilmesi için para verir ancak gün ışımadan evinden gitmesini söyleyerek… Sevda yaşadığın stresi bir nebze rahatlatmak için biraz içmeye karar verir o sırada tanımadığı bu yabancıyla konuşmaya ve ona sorular sormaya başlar. Muhabbet baya derinleşir ve uzun uzun konuşmaya kendilerini anlatmaya başlarlar. Sabah uyandığında pencereden tankların Taksim’den Harbiye’ye doğru ilerlediğini görür. Pencereden sarkarak baktığı sırada Yusuf endişelenerek onu belinden tutar ve Sevda bu sırada Yusuf’un kollarının onu heyecanlandırdığını bütün vücuduyla farkeder ve o anı bozmamak için nefes almayı unuttuğunu farkeden, yıllardır unuttuğu haz duygusunu da yeniden hatırlar. Ardından Yusuf, Sevda’yı kendine doğru çeker ve onu öper. Tank sesleri ikisinin de umrunda değildir, Yusuf yaşananların ardından Sevda’ya ona aşık olduğunu, daha önce hiç böyle hissetmediğini söyler. Sevda her ne kadar itiraf edemese de duyguları karşılıksız değildir. Ertesi sabah kuzeni Selçuk ona bir mektup göndermiştir, eşi Sedat tutuklanma ihtimalinden dolayı gelemediği için bir süre dönmeyecek gibi valiz hazırlamasını ve kaçak bir şekilde onu eşinin yanına götürebilmesi ile ilgili talimatları anlatır. Sevda ile Yusuf artık vedalaşmak zorundadır. Geçirdikleri 4 gün 3 geceyi hayatları boyunca bir daha unutamayacaklarını söylerler birbirlerine. Giderek gözden uzaklaşan Yusuf’a yeniden seslenmek ister ama yapamaz. Bir damla göz yaşı dudağından akarken bir yandan kalbinin derinliklerine inen son üç gecesinin anısıyla eşi Sedat’ın yanına gidebilmek için yolculuktadır. Kimi insanlar için 27 Mayıs günü yıllarca kötü anılacak olsa da onun için hayatının en güzel ayıdır artık. Yazarın da dediği gibi : “Hayat böyle bir şeydi işte!”
4 Gün 3 Gece – Kitap Açıklaması
“Gece ertesi sabaha kavuştuğunda Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir dönem başlamıştı.”
27 Mayıs 1960. Ülkedeki tüm vatandaşlar askerî darbe haberiyle uyanıyor sabaha. Sokaklarda tanklar, radyodan yükselen bültenler, düşmeyen telefonlar, ulaşılamayan dostlar…
Usta romancı Ayşe Kulin, tek mekânda kurguladığı ve dört gün üç gecelik bir zaman dilimini kapsayan romanında, 1960 darbesini, okurunu sıradan görünen ama içinde hiç de sıradan olaylar yaşanmayan bir apartman dairesine konuk ederek anlatıyor. Her ayrıntısı incelikle işlenmiş Dört Gün Üç Gece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin unutulmaz hadiselerinden birine farklı bir yöntemle, aşkla, ayna tutuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
