Ne Kitapsız, Ne Kedisiz – Bilge Karasu
Tür: | Deneme |
Yazar: | Bilge Karasu |
Yayınlanma Tarihi: | 1994 |
Yayınevi: | Metis Yayıncılık |
ISBN: | 9789753420560 |
Konusu
Bilge Karasu’nun Ne Kitapsız, Ne Kedisiz adlı eseri, sekiz farklı denemeden oluşan ve okuru derin düşüncelere sevk eden bir yapıttır. Kitap, kitaplarla kurulan ilişki, imgelerin edebi değeri, dil ve iletişim, yenilik kavramı, hayvan hakları, dostluk ve yaşlılık gibi konuları ele alarak, insanın düşünsel ve etik dünyasına dair önemli tespitler sunar.
Denemelerde, kitap bir nesne midir yoksa bir yaşam biçimi mi?, hayvanlara karşı sorumluluklarımız nelerdir?, iletişimde dilin ve düşüncenin rolü nasıl şekillenir?, dostluk nedir, nasıl seçilir? gibi temel sorular sorgulanır. Edebiyatın, sanatın ve bireysel bilincin toplum içinde nasıl şekillendiği incelenirken, hayvanlarla kurduğumuz ilişkilerin etik boyutu da irdelenir. Bilge Karasu, hem bireyin iç dünyasına hem de toplumsal yapıya dair derin gözlemler yaparak, okuyucuya düşündürücü bir perspektif sunar.
Ne Kitapsız Ne Kedisiz Özeti
Kitap, sekiz farklı denemeden oluşur ve her biri farklı bir temaya odaklanır.
Ne Kitaplı Ne Kitapsız
Bu bölümde kitapların yalnızca fiziksel bir nesne olmadığını, aynı zamanda okurun düşünsel gelişimini ve özgürlüğünü de şekillendirdiğini anlatır. Kitaplara fazla bağlı olmanın bazen bir yük hâline gelebileceğini, ancak tamamen onlardan vazgeçmenin de imkânsız olduğunu vurgular. Kitapları biriktirmenin değil, okuyup içselleştirmenin önemli olduğunu söyler.
İmge Üretiminde Roman Hala İlk Sırada
Bu deneme, romanların imge üretimi üzerindeki etkisini ele alır. Romandaki imgeler, okurun zihninde farklı anlamlar kazandığından, her bireyin eserden aldığı mesaj farklıdır. Görsel medya (sinema, televizyon, basın) insanların imge üretimini değiştirse de, roman hâlâ en güçlü anlatı araçlarından biridir. Ancak teknoloji ve yeni medya karşısında kitabın geleceği sorgulanır: Acaba kitabın cenazesi mi kalkıyor?
İletişimin Güçlükleri Üzerine Yerli Yersiz Sözler
İletişim üzerine yoğunlaşan bu bölüm, düşüncelerimizin nasıl şekillendiğini ve dilin bu süreçteki rolünü tartışır. İnsanlar, duyduklarını farklı şekillerde yorumlar ve alıcı ile verici arasındaki iletişim boşlukları, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Dilin yeterince güçlü olmaması, aktarılan düşüncelerin değişmesine sebep olur.
“Yeni” Dediğimiz Üzerine
Bu bölüm, yenilik kavramını ve yeniliğe yaklaşım biçimlerini sorgular. Yeniliğe açık olmak bazen yenilikçiliği desteklemekten ziyade, sadece “modaya uymak” anlamına gelebilir. Gerçek yenilikçiler, sanatçılar ve bilim insanlarıdır; fakat toplum genellikle bu yeniliği hemen kabul etmez. Değişim ve dönüşümün insan üzerindeki psikolojik ve toplumsal etkileri analiz edilir.
Cinayetin Azı Çoğu
Yazar, bu bölümde hayvan hakları ve insanların hayvanlara karşı acımasızlığını ele alır. Hayvanlar konuşamaz, kendilerini savunamaz ve iyi ile kötüyü seçme yetileri yoktur. Ancak bu, onların öldürülmesini ya da kötü muamele görmesini meşru kılmaz. Yazar, 1747 kedi ve köpeğin fırınlarda yakıldığı bir olaydan bahsederek, toplu kıyımların sadece insanlara değil, hayvanlara da uygulandığını vurgular. Hayvanlara yapılan şiddeti, 1993’teki Madımak Oteli yangınıyla karşılaştırarak, her canlının yaşam hakkına sahip olduğunu anlatır.
Bir Hayvanla Yaşamak
Bu deneme, hayvanlarla kurulan duygusal bağları, onları sahiplendiğimizde üstlendiğimiz sorumlulukları ve insanoğlunun hayvanlara karşı sergilediği çelişkili tutumları sorgular. Bir çiftin sahiplendiği yavru köpeğin aslında bir Brezilya faresi olduğunu öğrendiklerinde onu öldürmek istemeleri, insanın, hayvanlara sadece kendi çıkarları doğrultusunda yaklaştığını gösterir. Çocuklara bilinçsizce alınan evcil hayvanların bir süre sonra sokağa terk edilmesi, hayvanların “oyuncak” olarak görülmesi de eleştirilen konular arasındadır. İnsan mı nankördür, yoksa hayvan mı? sorusu bu bölümün ana eksenini oluşturur.
“Dostlarım Üzerine” Diye Söze Girişerek…
Bu bölüm, dostluk ve insan ilişkileri üzerine bir sorgulamadır. Aile bireyleri doğuştan seçilemezken, dostlar bilinçli olarak seçilir. Dostluk zamanla şekillenir ve değişir. Yazar, zamanın insanları ve ilişkileri nasıl öğüttüğünü, dostlukların değişimle nasıl sınandığını irdeler.
Bilge Karasu Adlı Birinin 50. Yaşı Üzerine Metin Taslağı
Yazar, ellinci yaşına girdiğinde geçmişe ve geleceğe dair hissettiklerini anlatır. Gençlik dönemine duyulan özlem, zamanın sıradanlaştırdığı hayat ve yaşlılıkla gelen farkındalıklar bu denemenin ana temasını oluşturur. İnsan yaşlandıkça kitaplarla olan ilişkisi de değişir. Eskiden kitaplardan aldığı keyfi alamaz, çünkü artık seçiciliği artmıştır. Hayatın gelip geçiciliği ve ölümün kaçınılmazlığı, bireyin zamanla yüzleştiği gerçeklerdir.
Değerlendirme:
Bilge Karasu’nun Ne Kitapsız, Ne Kedisiz adlı eseri, okuyucuya derin düşünceler sunan, edebiyat, sanat, dil, dostluk, hayvan hakları ve zaman kavramı üzerine sorgulamalar yapan güçlü bir deneme kitabıdır.
Karasu’nun dili özgün, etkileyici ve yoğun bir düşünsel derinlik barındırır. Okuyucuya yalnızca bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda hayata dair birçok kavramı yeniden düşünmesini sağlar.
Kitap, 1994 yılında yayımlanmış ve Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. İçeriğindeki denemeler, insan ve toplum ilişkilerini farklı açılardan değerlendirerek okuyucunun bakış açısını genişleten felsefi ve edebi metinlerdir.
Özellikle edebiyat, felsefe, iletişim, hayvan hakları ve insan psikolojisi ile ilgilenen okurlar için derin ve düşündürücü bir eser. Okunması tavsiye edilir.
Ne Kitapsız Ne Kedisiz – Kitap Açıklaması
“Ona bakıyorum. Susuyor. Önüne bakıyor. Çocukluğundan beri bu oyunu oynar: Gözetlenme oyununu.Önceleri belki bir suçlulluk duygusuydu bu: Kendisine dikilen göz Tanrının, anasının, büyüklerden birinin, sevmediği birinin gözü olur, kınardı o anda yaptığını. Adı konmadan yaşanırdı bu suçluluk. Şimdi ise gerçekten bir oyun: kimi dakikayı, ‘bakan, gören varmış gibi yaşamak’… Karasu kendi kendinden birşeyler anlatır, gözetlenme oyunu da o sıra oynanır. Bakan göz o anlatılanı dinlemektedir. Nasıl gözse!… İşte bundan ötürü bakıyorum ona, baktığımı biliyor, susuyor, önüne bakıyor. Ne düşündüğünü bildiğimi biliyor.”
(Tanıtım Bülteninden)