Facebook Sözleri
Şu yaşımda beni tahammülsüzleştirdiğin için teşekkür ederim hayat.
Bazı heveslerin bedelini pişmanlık olarak ömür boyu ödemeye mahkûm bırakıldık.
Siz ona yaralarınızı gösteriyorsunuz, sarar sanıyorsunuz ama öyle olmuyor işte. Sizi kanatacağı yeri öğrenmiş oluyor.
Bir gün karşılaşacağız seninle. Sen yüzünü saklayacaksın, ben nefretimi.
İster konuş, ister sus. Ben seni düşlüyorum hala, onca şeye rağmen
Çünkü seni kıskanmam için illa sevgilim olmana gerek yok.
Özleyeceksin. Kızıyordu, kıskanıyordu, küsüyordu, çok soru soruyordu. Ama beni seviyordu diyeceksin.
Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar, ne zevksiz mahlûklardı.
İki kişilik tatil kazansam tatile iki kere giderim anlatabiliyom mu?
Bazılarını balkondan atıp sonrada; “aaaa, ne olmuş ya, vah vah” diyesim geliyor.
Seni gerçekten seven kişi değişmeni istemez, olduğun gibi sever.
Annem kızınca “inşallah senin çocuğunda da senin gibi olur da görürsün” diyor. Çocuğu sürekli ona bırakıcam haberi yok.
Ayrıldıktan sonra eski sevgilisinin hakkında konuşmayan, kimseye de konuşma hakkı vermeyen erkek, adamlığı aşmış hatta taşmıştır.
Kitap okuyun. Çikolata yiyin. Yeni müzikler keşfedin. Geçmişi unutun. Uyuyun. Çay, kahve için. Her şeye rağmen mutlu olun ve gülümseyin.
Kimsenin seni tanımadığı bir yerlere gitmek ne kadar güzel olurdu. Kimsenin senin kim olduğunu bilmediği bir yere.
Sinirlenince ağzımdan çıkan sözlerden sorumlu değilim.
Moraliniz bozukken sizi güldürmek için bütün saçmalıkları deneyen kişiyi kaybetmeyin.
Ciddi anlamda toparlanmamız lazım. Bir yere varmak için değil, kendi yolumuza devam edebilmek için toparlanmamız lazım.
Yanında rahat davranabildiğim insanları seviyorum.
Dünyadaki tüm insanları bir kenara itip, sadece içlerinden biriyle yetinebilmek. Sanırım dünyanın en güzel şeyi.
Çok seviyorum onu. Böyle hani bitmesini istemediğiniz şarkılar vardır tekrar başa sarıp sarıp dinlersin. Öyle yani.
Ve eğer bir umuttan bahsediyorsak ben tren istasyonunda vapur bekliyorum.
Bağımlısı olduğun bi kaç dostun varsa, mutlusun demektir.
“Sana inanmıştım” bu cümlede bir insanın ziyan oluşundan bahsediliyor.
Özlemek sadece özlemekle kalınan bi eylem olmamalı. Burda olmalısın, özlediysem orda olmalıyım.
Hayat her şeye rağmen devam ediyo ya hani, etmese keşke.
Kimilerine uyuyor rolü yapıp cevap vermezsin. Kimilerinden de sabaha kadar mesaj beklersin. Hayat işte.
Sanki sen bana sarılınca dünyadaki hiçbir kötülük beni bulmazmış gibi geliyor.
Herkesin işine yaradığı kadar iyisin bu hayatta.
Unutma, kaybetmekten korktuklarını kaybedersin bu hayatta.
Geçmez demeyin, bu hayatta her şey geçiyor. Geçerken canınızdan bir miktar can alıp geçtiği de oluyor ama bir şekilde geçiyor.
Benim sadece iki elim var, hayata dört elle sarılmam için sana da ihtiyacım var.
Bazen aklıma geliceksin diye sevdiğim şarkıları bile dinlemeye korkuyorum.
Bazen o kadar kırılırsın ki, özlediğine utanırsın.
Ve ekledi Nazım Hikmet mektubun sonuna; Herkese selam, sana hasret.
Bu şehir benim üzerime yıkılıyor. Yemin ederim bazen nefes alamıyorum. Tüm anılar üzerime çöküyor bildiğin gibi değil.
Facebook Mesajları
Yakın sigaraları. Saçlarını kesen kadınlara. Sakallarını kesen adamlara.
Hani Yıldız ablamız demiş ya ‘hafife alma aşk vurur insana’ aynen öyle.
Bensiz de mutlu ol dedi. Yaşa ama nefes alma der gibi.
Ellerim en çok seninkine yakışır, bilirim.
Unutmayacağım. Sana en çok ihtiyacım olduğu anda beni görmezden gelişini.
Depresif gibi ama değil, yaşıyor gibi ama ölü.
Kavuşmayı özlettin.
Bir kadının en büyük kâbusu, sevdiği adamın, onu âşık eden hareketlerini yapmayı bırakmasıdır.
Sıkı sarıl yokluğuma, bakarsın kimsen kalmaz.
Keşke beni senden vazgeçmek zorunda bırakmasaydın.
Neden? Çünkü sana güvendim. Kimseye, kendime dahi güvenmezken ben sana güvendim. Ne yapayım be, gözlerin “bırakmam” der gibi bakıyordu.
Hala senin için bir şeyler yapıyorum. Sabrediyorum mesela.
Hayallerimi bir hiç uğruna kaybettim. Umutlarım, en güzel sevmelerim, en güzel yaralarım, bir hiç uğruna bitmiş. Gitmiş.
Geçti diyorum dostlara, ama geçmediğini bir ben biliyorum.
Çabalardım, yemin ediyorum senin buna değeceğini bilsem çabalardım.
Ahmet Kayanın birazda sen ağla şarkısını dinlerken bile ağlayan taraf biziz, daha ne denilebilir?
Psikolojim her saniye değişiyor ben bile yetişemiyorum artık.
Aşırı seviyorsun, psikopat sanıyorlar.
Aranıza ne kadar engel koyarsanız koyun o ulaşmak istese ulaşırdı, yazmak istese yazardı. Çünkü size karşı hissiz, siz öyle olmasanız da.
İnsanların birbirinin arkasından bu kadar çok konuşup sonra bu kadar fazla samimi olması beni fazlasıyla güldürüyor, lütfen biraz karakter.
Dökmeye niyetim yok içimi. Zor sığdırdım zaten.
Bağıra bağıra susmak neymiş öğrendim.
Hissizleşmek, hem de en dibine kadar.
Artık gelsen de düzeleceğimize inanmıyorum, bitmişiz.
Tüm güçsüzlüklerime rağmen bir yerden güç bulup sana gelmiştim ben, yazık ettin.
Uyumadan son düşündüğüm, uyandığımda ilk aklıma gelensin. Bunu gece de biliyor, sabah da, Allah da.
Kadın, hiç olmayan bir adamı bekledi. Günlerce. Aylarca. Hatta yıllarca.
Bu hikâyenin sonunda kadın adamın kendisini hiç sevmediğini anladığında nefret etti kendisinden.
Saatlerce düşünüp bir yere varamamak insanı çok yoruyor.
Yokluğuna alışırım. Bir başkasına gülmene alışamam. Canımı al, bir başkasına gülme.
Bir an geliyor. Kısacık bir an. Her şey yolunda o anda. Ardından nasıl oluyor da her şey büsbütün tersine dönüyor anlayamıyorum.
Sadece susuyorum, durgunum. Eskisi gibi bağırmıyorum, ortalığı birbirine katmıyorum. Annem bile farkında iş işten geçtiğinin.
Eğer bir yerde, bir gün rast gelecek olursam sana yolumu değiştiririm. Bu artık böyle bir sevda.
Sonuçta, sevdim. Üzerse katlanacağım, mutlu ederse huzur dolacağım. Şikâyet edeceğim günlerde olacaktır tabi ki ama vazgeçmeyeceğim.
Hüzün olmaz mı, elbette var. Hüzün benim sigaramı söndürüşümde bile var.
Artık aynı gökyüzüne bakıp, farkı kişileri göreceğiz. Bunu unutma.
Bir şey seçebilseydim, unutmayı seçerdim. Her şeyi, tüm geçmişi.
Ve kitabın o son sayfası, seni kimsenin üzemeyeceği kadar üzebiliyor.
Besmelesiz başladım diye mi doyamıyorum seni sevmeye?